En Yeni İçerikler

Kolodko ‘nun Minik Heykelleri

Siz hiç 5-10 santim büyüklüğünde şehir heykeli gördünüz mü? Ben Budapeşte’de gördüm ve başladım araştırmaya. İçimdeki Gezgin‘i takip edenler bilir, ben şehir hikayelerine bayılırım. Budapeşte’de yaşadığım kısa dönemde de bu harika hikaye karşıma çıkınca, paylaşmadan edemedim. İşte ”Kolodko’nun Minik Heykelleri”…

Şehir heykelleri denince aklımıza heybetli, yüksek bloklar üzerinde duran komutanlar, krallar ve şövalyeler gelir. Avrupa’da son 20-25 yıldır daha minimal ve ulaşılabilir heykeller sokaklarda yer almaya başladı. İnsanlar artık bu bire bir boyutlu heykellerle daha içli dışlı olmaya ve fotoğraflarında yer vermeye başladı. Böylelikle yerel yönetimler bu heykellerin sayısını arttırmaya karar verdi. Fakat şimdilerde bir adam (Kolodko) daha da ufak, 5-10 cm’lik minimal sokak heykelleri yapıyor. Budapeşte’nin her tarafına dağılmış olan Kolodko’nun Minik Heykelleri hem yerel halkın hem de turistlerin ilgisini çekmeye başladı. Ayrıca bu heykellerin hikayeleri de son derece keyifli.. 

Banksy’i bilirsiniz, şu an eserleri milyon dolarlara satılıyor. Gerilla Heykeltıraş Mihayl Kolodko da bana göre Banksy gibi ünlü olma yolunda gidiyor.

Mihayl Kolodko Ukraynalı, Macar asıllı bir heykeltıraş. Sovyet döneminde eğitim almış ve eserlerinin çoğu bu döneme özgü devasa heykeller. 2017 de Macaristan’a temelli taşındıktan sonra, maliyetinin ve yapım süresinin düşük olması; farklı yerlerde çalışabilme özgürlüğü gibi sebeplerle küçük heykeller yapmaya başladı. Kısa sürede yaptığı heykeller itibar kazanmaya başladı ve şu an kendi çapında ünlü bir sanatçı olduğunu söyleyebilirim. Bu arada Kolodko bu heykelleri izinsiz yerleştiriyor ve ona bir önceki paragrafta “gerilla heykeltıraş” dememin sebebi de bu. Nedenini ise tek kelimeyle özetleyebiliriz: Bürokrasi. Ona göre izin almak çok uzun ve zahmetli bir iş. Ayrıca yeni heykeller için yeterince yer yok.

Henüz Kolodko hakkında Türkçe bir kaynak yok, bu yazı ilk olacak, hatta bırakın Türkçe’yi, İngilizce’yi, Macarca bile çok az kaynak var. Yazıyı kaleme aldığım an itibarıyla da, Budapeşte’de bulunabilir tüm minyatür eserlerinin yer aldığı tek kaynağın, şu an okuduğunuz benim makalem olduğunu gururla söyleyebilirim

Bir sanatçıyı takip etmenin en güzel yanı yeni eserlerini görme heyecanıdır. Kolodko’da bu heyecan üst seviyede çünkü bir sonraki heykelinin ne olacağına ek olarak, nerede olacağı da merak konusu. Ben sizlere şu an (Nisan 2023) Budapeşte de görebileceklerinizi anlatacağım, atladığım ya da bu yazıdan sonra eklenen olursa lütfen bana yazın.

Haritayı Nasıl Kullanacağız: Sol üst köşedeki icona tıklayarak katmanların açılmasını sağlayabilirsiniz. Katmanlardan görmek ya da gizlemek istediklerinizi seçebilirsiniz. Harita üzerindeki ikonlara tıklayarak o yer hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Harita başlığının yanındaki yıldız işaretine tıklayarak bu haritayı Google Haritalar Hesabınıza ekleyebilirsiniz. Telefonunuzdan Google Haritalar uygulamasını açıp Yerlerim sekmesinde bu haritayı bulabilirsiniz.

FERENC LISZT

Ferenc Liszt
Ferenc Liszt – Kolodko

Dünyaca ünlü Macar besteci Ferenc (Franz) Liszt’i bilirsiniz, en ünlü ve çoğu piyaniste göre en zor piyano eserlerinden biri olan Macar Rapsodisi’nin bestecisidir. Bu küçük Heykel, Ferenc Liszt Uluslararası Havaalanı Terminal 2A’da Gelen Yolcu bölümünde dışarıda Zone 2 yazan tabelanın yanındaki merdivenlerden aşağı indiğinizde sizi bekliyor olacak. Havaalanına uygun bir biçimde kendi valizinin üzerinde oturan Liszt biraz sıkılmış gibi. Budapeşte’ye geldiğinizde Kolodko turunuza buradan başlayabilirsiniz.


Konum :Ferenc Liszt


AMONG US

Among Us
Among Us – Kolodko

Budapeşte’nin en büyük parkı olan Şehir Parkı’nda, Etnografya Müzesi yanında bulabileceğiniz bu heykelcik Ekim 2022 yılında buraya yerleştirilmiş. Kolodko bu heykeli tam olarak 23 Ekim tarihinde buraya yerleştirmiş ve takvimini planlayarak yerleştirdiği tek heykelin bu olduğunu söylemiş. Gelelim hikayesine: 1956 devriminde Budapeşte halkı, bu parkta bulunan dev Stalin heykelini yıkmış. Bu yıkımdan geriye sadece Stalin’in botları kalmış. Botlar bir süre parkta kalmaya devam etmiş. Hatta o yıllarda burası ”Bot Meydanı” olarak anılır olmuş. Şimdi yıllar sonra bu sembol bu botlar yeniden Şehir Parkında yer alıyor, bu heykelcikteki iki bottan biri Geçmiş (Stalin) biri Şimdi. 23 Ekim Sovyet Devrimi’ne karşı 1956 devrimi.. Botların içinde kemikler var, bir tarafı bizi savaşa götüren (Rusya – Ukrayna) sistemin kesilip atılmasını tasvir ederken diğeri ünlü ”Among Us” oyununa gönderme yapıyor. Kaykaya gelince oraya gidip bu heykeli gördüğünüzde, hemen arkanızı dönüp bakarsanız, müzenin devasa bir kaykay rampası gibi olduğunu kaçırmanız mümkün değil.


Konum:Among Us


NUH’UN GEMİSİ

Noah's Ark - Kolodko (Nuhun Gemisi)
Noah’s Ark – Kolodko (Nuhun Gemisi)

Güneşin doğru noktaya gelmesini beklerseniz, bu geminin – Nuh’un Gemisi – pencerelerinde gök kuşağının renklerini görebileceğiniz söyleniyor. Büyük Tufan’ın güneşin ışıkları ile gökkuşakları eşliğinde sonlandığına şüphe yok. Ben bu fotoğrafı hava 9 dereceyken Mart ayında çektiğim için güneşi müneşi bekleyemedim. Umarım sizin gezinizde doğru zamana denk gelirsiniz. Kolodko’nun erken dönem heykellerinden ve heykelciklerin daha da küçülmeye başladığı zamanlardan bir eser.


Konum: Nuh’un Gemisi


DIVER – DALGIÇ

Diver
Diver – Kolodko

Budapeşte’nin en ünlü Cafe- Restoranı hangisidir diye bana sorarsanız, New York Cafe’yi tek geçerim… Budapeşte’ye gelip de bilmeyen yoktur sanırım. Sezonda gidip de sıra beklemeyen hiç yoktur. Bu Cafe ile ilgili iki yazardan bahsedeceğim size: Biri Sandor Marai, New York Cafe’yi işaret ederek, sık sık gittiği mekana bakarak şöyle demiş: ”Cafe’siz edebiyat olmaz”.  20. Yüzyılın başlarından beri hala popüler olan bu Cafe hakkında ikinci bir yazarımız ise Ferenc Molnar. Efsaneye göre bu Cafe’nin hiç kapanmaması için Molnar, New York Cafe’nin anahtarını Tuna Nehri’ne atmış. Kolodko da bu hikayeyi onurlandırıyor. Heykelimiz malum anahtarı bulmuş fakat sıkı sıkı tutuyor: ”New York Cafe, çizgini bozma! Anahtar bende.”


Konum: Diver


MİNİ MİRKET

Mirket - Koldko
Mirket – Koldko

Surikáta Diyabetik Çocuklar Vakfı’nın girişimiyle, Budapeşte’nin sekizinci bölgesinde, 1 Nolu Pediatri Kliniği önündeki duvara iliştirilmiş bir mirket heykeli bulabilirsiniz. Mini Mirket bir hayır kurumu tarafından bağışlanmış, anlamlı bir heykel. 

Heykel, insülinin keşfinin 100. yılında buraya yerleştirilmiş (2022 Eylül). Tıpkı diyabetli çocuklar gibi mirketimizin de bir sırt çantası var. Bu çantanın içinde her zaman kan şekerinin düşmesi durumuna karşı insülin, kan şekeri ölçme aleti ve hızlı emilen üzüm şekeri gibi gıdaların bulunması gerekiyormuş. Bu heykeli görene ve hikayesini öğrenene kadar bu konuda hiç fikrim yoktu.


Konum: Mini Mirket


HANNA SZENES

HANNA SZENES - Kolodko
HANNA SZENES – Kolodko

Yahudi bir savaş kahramanı olan Szenes, savaş sırasında Holokost’tan çok uzakta ve güvende olmasına rağmen İngiliz Kadın Yardımcı Hava Kuvvetleri’ne katılmıştır. Hanna Szenes II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Karşıtı Güçlere yardım etmek için Yugoslavya’ya gönüllü olarak paraşütle atlayan bir kadındır. Toplama kamplarına yapılan sürgünleri önlemek için çalışmıştır.  Macar muhafızlar tarafından yakalanmış fakat sorgular sırasında bildiklerini anlatmayı reddetmiş, işkence görmüş, hapsedilmiş ve idam edilmiştir.

Bu cesur kadının heykeli 2020 Dünya Kadınlar gününde adını onurlandırmak için yerleştirilmiştir. Aynı zamanda bu heykel, Budapeştenin heykellerindeki cinsiyet ayrımcılığını yeniden dengelemeyi amaçlayan #wonderwomenbudapest girişiminin bir parçasıdır. Bu yönüyle bu heykeli görmek, hem benim için hem de cinsiyet eşitliği hakkında birçok çalışma yapmış olan eşim Doç. Dr. Ahu Sumbas Yavaşoğlu için ayrı bir keyifti.


Konum: Szenes Hanna park


14 KARAT ROADSTER

14-CARAT ROADSTER - Kolodko
14-CARAT ROADSTER – Kolodko

Budapeşte’nin VII bölgesinin yahudi tarihine bir atıf yapmak isteyen Kolodko, Hannah Szenes’in ve Rezsö Seress’in yanı sıra, fantastik, hızlı tempolu kurgu hikayeleri yazan Yahudi yazar Jenö Retjö’nün heykelini buraya yerleştirmiş. Jenö Retjö’nün en ünlü masallarından biri 14 Karatlık Roadster’dır. Pesti Magyar Szinhaz’ın hemen önünde görebilirsiniz. Fotoğrafta pek belirgin olmasa da pencereleri altın rengidir.


Konum: 14 Karat Roadster


PAIR OF DRAY HORSES – Çift Yük Atlı Araba

PAIR OF DRAY HORSES - Çift Yük Atlı Araba - Kolodko
PAIR OF DRAY HORSES – Çift Yük Atlı Araba – Kolodko
dreher - Kolodko (Alıntı 24.hu)
dreher – Kolodko (Alıntı 24.hu)

Şehir Merkezinin dışında bulunan Köbanya’daki 160 yıllık Dreher Bira Fabrikası’nın önünde bulunan bu heykel, bira fıçılarını çeken bir çift yük atını canlandırıyor.

Fabrikanın dışında atların heykeli; içindeyse yine Kolodko’nun yaptığı Dreher’in bir heykelciği bulunuyor. Dreher, Paris’te, Viyana’da ve hatta uzaklarda Sidney’de bile Altın Madalyalar kazanan, alttan fermente edilmiş yeni Lagerbier’iyle bira yapım sürecinde devrim yaratan bir Avusturyalı. Haliyle Macar biralarının atalarından diyebiliriz.

Ben fabrikanın içine girip Dreher heykelini göremedim, eğer siz görmek istiyorsanız fabrika gezi turuna katılmalı (önceden rezervasyonla) ve 1.000 HUF ödemelisiniz. Maalesef bu kadar meşakkatli… Bu heykelin ufak bir alıntı fotoğrafını ekliyorum (24.hu)


Konum: Dreher


 

 

 

 


GEÇMİŞE İLERLEYİŞ

Geçmişe Gidiş - Kolodko
Geçmişe Gidiş – Kolodko

Fotoğrafa ilk baktığınızda farkettiniz mi bilmiyorum fakat ”Geleceğe Dönüş” filmindeki Delorean desem? Evet katlanan tekerleri, yukarı doğru açılan kapısı ile doğu alman Trabant marka olan ve adı da ”Geçmişe İlerleyiş” anlamına gelen bu heykel ünlü filme atıf yapıyor. Bu arada heykelin Keleti Tren İstasyonunda olması filmin üçlemesine atfı pekiştiriyor. İlginç bir şekilde, Trabant adı Sputnyik’in (seyahat arkadaşı) Almanca karşılığıdır. Eğer Budapeşte’ye trenle gelecekseniz Kolodko turunuzun başlangıcı burası olabilir. Ben bu yazıyı yazdığımda Kolodko’nun bilinen en son heykeli buydu. Hatta ben bu heykeli ziyaret etmeden yaklaşık 20 gün önce buraya koymuş.. 


Konum: Geçmişe İlerleyiş


DEAD SQUIRREL – Ölü Sincap

DEAD SQUIRREL - Kolodko
DEAD SQUIRREL – Kolodko

Columbo (TRT’deki ismiyle Komiser Kolombo) dizisini duymuşsunuzdur. Columbo’yu canlandıran artist Yahudi asıllı Peter Folk, baba tarafından Macar ve Budapeşteli. Peter Folk’un canlandırdığı karaktere bürünmüş olduğu ve bu ölü sincabın 2-3 metre ilerisinde bire bir boyutlu bir heykeli var. Haliyle Komiser Kolombo ve bir suç mahalli sizi bekliyor. Elinde silah tutan, tebeşirle çerçevelenmiş bir sincap.. İntihar mı, cinayet mi? Bu konu bizi aşar..


Konum: Dead Squirrel


KURBAĞA KERMİT

Kurbağa Kermit - Kolodko
Kurbağa Kermit – Kolodko

Budapeşte’de Parlamento Binası yakınlarında Özgürlük Meydanı’nda gezerken gözlerinizi dört açın. Meydanın kafesine bakan Kurbağa Kermit’i bulduğunuzda çocukluğumuzun Susam Sokağı’nı (Muppet Show) hatırlayacaksınız. Bu heykele (ve diğer mini heykellere) Budapeşteliler çok iyi bakıyorlar. Bazen bir atkı, bazen bir bere ile mevsime uygun bir şekilde onları soğuktan koruyorlar. Yukarıda Hanna’nın boynundaki atkı gibi. Bulunduğu yer eski televizyon binasının önü, Kolodkoya göre Kermit televizyon binası kapanınca işsiz kalmış ve binadan ayrılmış. Amerikan Elçiliğine bakıyor ve orada iş bulmayı umut ediyor..


Konum: Kurbağa Kermit


FŐKUKAC – Küçük Solucan

FŐKUKAC (Küçük Solucan) - Kolodko
FŐKUKAC (Küçük Solucan) – Kolodko

Macaristanlı olmadığımız için bize pek bir anlam ifade etmeyen bu şirin solucan heykeli, Macarları çocukluklarına götürüyor. Bir balıkçı ve yemi hakkında olan bir TV dizisine gönderme yapıyor Kolodko. Kolodko’nun ilk minyatür heykeli olan bu solucan, “artık yem değil”. Bunun yerine “Tuna nehri kıyısında özgürce oturuyor ve daha rahat bir hayat sürüyor.”


Konum: Fokukac


MEKK ELEK

MEKK ELEK - Kolodko
MEKK ELEK – Kolodko

Yine Macarların anlayacağı; yine yerel bir televizyon dizisine gönderme var burada. 70’lerde Macar filmleri arasında beceriksiz bir tamirci keçi olan Mekk Elek isimli bir keçi varmış. Elini attığı hiçbir konuda yetenek gösteremeyen bu sevimli kahramanı, Budapeşte sokaklarında hiç onarım ya da tamir yapılmaması gerektiği düşünülen Szell Kalman Meydanı’nın merdivenlerinin dibinde bulabilirsiniz.


Konum: Mekk Elek


ÜZGÜN TANK

Tank - Kolodko
Tank – Kolodko

Şu ana kadar gayet iyi farketmişsinizdir ki Kolodko’nun tüm eserleri güçlü mesajlar üzerine kurulu. Küçük ama güçlü mesajlar… Bu tank, parlamento binasına bakıyor ve namlusu inmiş durumda (dikkatli bakarsanız ”inmiş, sönmüş” durumda. Savaşın ve zorbalığın iktidarının bitişi daha güzel anlatılabilir mi?


Konum: Tank


LIBIDO

LIBIDO - Kolodko
LIBIDO – Kolodko

Kolodko her zaman siyasi mesajlar peşinde koşmuyor, kendi namına diğer sanatçılara atıfta bulunmaktan da keyif alıyor. Jeff Koons, New York’ta yaşayan ve paslanmaz çelikten balon hayvanları ve şişme heykelleri ile tanınmış bir sanatçı. En çok bilinen eseri ise Balon Köpek Libido. Kolodko bu ünlü sanatçının modası geçmiş ve aşırı pahalı heykeller yaptığını düşünüyor ve kendi tabiri ile; ”Onu yeryüzüne indirip sıradanlaştırmak istiyor!”. Koons’un ilk eşi ”Cicciolina” (Ilona Staller – Siyasetçi – Eski Prono Yıldızı) macar asıllı. Kolodkoya göre; tıpkı Koons’un sanatsal kariyerini, Cicciolina üzerine ve onunla çekilen erotik fotoğraflar üzerine inşa etmesi gibi, köpek sembolü ve kemik birbirinin üzerine inşa edilmiş. Corso Restoran’ın yakınında demir çitlerin arasında Libidonun mini bir heykelini bulabilirsiniz.


Konum: Libido


TIVADAR HERZL

TİVADAR HERZL - Kolodko
TİVADAR HERZL – Kolodko

Tivadar Herzl, modern siyonizmin babası olarak bilinen Avusturyalı Macar Yahudi bir gazeteci, yazar ve aktivist. Kolodko şu ana kadar fark ettiğiniz üzere Holokost hatırasına eserlerinde sıklıkla yer veren, tarihsel kurmacalar ve bilim adamlarına atıflarda bulunan bir sanatçı. Yine VII. bölgede (yahudi Bölgesi) Dohany Sokağında bulunan Sinagog’un yanında uygun bir şekilde yerleştirilmiş olan bu Heykel Herzl’in Avusturya’da Bisikleti ile çekilmiş bir fotoğrafından esinlenilmiş.


Konum: Tivadar Herzl


RUBİK’S CUBE

RUBİK'S CUBE - Kolodko
RUBİK’S CUBE – Kolodko

Rubik Küpü bir Macar icadı. Ben de burada öğrendim doğrusu. Bu bulmacayı çözemeyecek olsanız da, Parlamento’nun karşısında bulacağınız Batthyány Meydanı yakınlarındaki Buda Nehri kıyısına giderek zekice yapılmış işçiliğinin tadını çıkarabilirsiniz. Bu heykeli görmeye gidecekseniz, Buda Nehri kıyısında bisikletle gezmenizi tavsiye ederim, kıyıda arka arkaya bulabileceğiniz 4-5 Kolodko heykelini ararken, keyifli bir tur yapabilirsiniz.


Konum: Rubics Cube


LUNAR ROVER

Lunar Rover - Kolodko
Lunar Rover – Kolodko

Macaristan bir mucitler ülkesiymiş meğer. Ferenc Pavlics, 1956 Devrimi’nden sonra ABD’ye kaçmış ve sonunda NASA için çalışmaya başlamış. Lunar Rover’da Ay’ı dolaşmak için gereken hafif ama dayanıklı tekerlekleri icad edende oymuş. Pavlics’e başarısından dolayı bir NASA ödülü verilmiş. Duruma ve hikayeye uygun olarak, bu heykelcik, Hold (İngilizce Moon) caddesinde bulunabilir.


Konum: Lunar Rover


REZSŐ SERESS

REZSŐ SERESS - Kolodko
REZSŐ SERESS – Kolodko

Macar İntihar Şarkısı olarak bilinen Kasvetli Pazar isimli şarkının 1930 larda intihar oranları üzerinde ”Sözde” etkisi olduğu söyleniyor. Bu şarkı VII. bölgede yaşayan Rezsö Seress’in eseriymiş. II Dünya Savaşında çalışma kamplarından kurtulmayı başaran ve eski bir trapez sanatçısı olan Seress, yaşadığı bir kazadan sonra şarkı yazmaya başlamış. Şarkının telif haklarına bile tenezzül etmeyen Seress, Bohem Kispipa barında Piyano çalıp müşteriler için şarkı söylemiş, haliyle yıllar süren bir depresyon ve bir intihar girişimi de Seress’in hayatında yer almış. Kispipa barının duvarında bulunan bu heykelcik ile Seress’in yeteneklerine övgüde bulunulmuş.


Konum: Rezsö Seress


CHECKERED EARED RABBIT – Damla Kulaklı Tavşan

CHECKERED EARED RABBIT - Kolodko
CHECKERED EARED RABBIT – Kolodko

Yine Macar Televizyon tarihinden nostaljik yapımlarından olan, 1970’lerde Veronika Marék tarafından yazılan ve Zsolt Richly tarafından canlandırılan kockásfülű nyúl’u (damalı kulaklı tavşan) adlı gösteri dünya çapında, özellikle de Komünist rejimin düşüşünden sonra popülerlik kazanmış. Bu sarkık kulaklı tavşan şehri kuş bakışı görüyor ve teleskopuyla Tuna Nehri’ni inceliyor.


Konum: Rabbit


AXE – Balta

AXE - Kolodko
AXE – Kolodko

Kolodko’nun ilginç heykellerinden biri. Hikaye keyifli; Kolodko 2019’da Rus Şapkası mini heykelini Özgürlük Meydanına koyuyor. Bu arada Özgürlük meydanı ise Macaristan’ın her döneminden siyasi tartışmalı heykellerle dolu. Kolodko da bu şapka ile ‘’Macarca’’ da uzun süredir devam eden Rus etkisini eleştirince olanlar oluyor ve aşırı sağcı bir politikacı, elindeki baltayla Kolodko’nun meydandaki Rus Şapkası heykelini parçalıyor. Yetinmeyen politikacı, parçaları Tuna Nehrine atıyor. Kolodko ise boş durmuyor ve bu baltayı mini bir heykel haline getirerek saldırganın şiddeti ile alay ederek ve bu olayı tarihe geçirerek karşılık veriyor. Şimdi hem şapkayı hem de baltayı biliyoruz.


Konum: Axe


SKALA KOPE

SKALA KOPE - Kolodko
SKALA KOPE – Kolodko

Yine bizim çok anlayamayacağımız Macarlara özgü göndermeler içeren bir heykelcik. Hikaye şöyle; 1980’lerde Sosyalist Macaristan’da Skala isimli merketler zinciri açılıyor ve halk bunu bir ilerleme olarak görüyor. Mağazalar doğrudan devlete ait değiller ama devlet ortaklı bir kooperatifin kontrolünde. Ve bu marketlerin reklamları için Kooperatifin kısaltması olan ”Koop” tan üretilmiş ”Kope” isimli bir karakter yaratmışlar sonra buna akılda kalıcı bir jingle söyletip televizyonlarda yayınlatmışlar. Tabi o zamanlar bu jingle ve bu karakter tüm Macarların evine girmeyi başarmış ve jingle hepsinin ağzına dolanmış. ”Kope, Skala mağazalarının insanların kalbini çalmak için onu yarattığını hatırlayınca, kalbi yerinden fırlıyor” muş.


Konum: Skala Kope


KURMALI TRABANT

Buda tarafında sahil yolunda Kolodko’nun diğer yapıtlarından biraz farklı bir heykelcik var. Diğerleri gibi küçük değil, 30cm boyutlarında ve taştan oyulmuş bir araba. Doğu Alman markası Trabant marka araba Kolodko’nun çizgisinin biraz dışında.


Konum: Kurmalı Trabant


Kilerdeki Rus Askeri

Kilerdeki Rus Askeri - Kolodko
Kilerdeki Rus Askeri – Kolodko

1960’larda ünlü Macar yapımı ”Teğmen ve Diğerleri” isimli film ” Ruslar zaten kilerdeyken ve Almanlar yemek odasındayken hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. (Ruslar zaten Kilerde bu filimden bir replik) Burada da 10 santimlik bir Rus askeri kilerde tüfeği ile bekliyor. Mini yapının kapısı açılıp kapanabiliyor.


Konum: Kilerdeki Rus Askeri


Ratatouille

Ratatouille - Kolodko
Ratatouille – Kolodko

Bu ünlü animasyon filmi duymuşsunuzdur, Paris’te yaşayan bir fare şef olmak ister fakat kimse mutfakta bir fare görmek istemez. Halbuki bu fare, burnu sayesinde, harika yemekler yapabilmektedir. Yine şef olmak isteyen fakat yemek yapmaktan hiç anlamayan bir aşçı yamağı ile yolları kesişince ikisi içinde bir fırsat çıkar. Ratatouille Macaristan’da L’esco adı ile vizyona girmiş. Kolodko’nun Ratatouille’u duvarda yazan ”Lesco” yazısına bakıyor.


Konum: Ratatouille


BOMBA

Kaya Klise’nin duvarlarında ve Sığınak Hastanenin yakınlarında. Bu heykelciğin hikayesine kimse aynı yorumu yapmıyor ve Kolodko’da her eseri ile ilgili tam bir kapı duvar. Bildiğimiz şu; bombaya asılı duran; 1981 de Sinemaya aktarılan VUK’un baş karakteri. Kimilerine göre Kolodko bombayı bıraktı.


Konum: Bomba


FRANZ JOSEPH

FRANZ JOSEPH - Kolodko
FRANZ JOSEPH – Kolodko

Bağımsızlık Köprüsü – (Szabadság híd) köprüsü 1896 yılında tamamlandığında Franz Joseph tarafından son bir gümüş çivi çakılarak hizmete açılıyor ve köprünün adı da Franz Joseph Köprüsü oluyor, fakat daha sonra köprünün adı Bağımsızlık köprüsü olarak değiştiriliyor. Haliyle bu heykelciği bu köprüye koymak çok anlamlı. 


Konum: Franz Joseph


Harry Houdini

Harry Houdini - Kolodko
Harry Houdini – Kolodko

Dünyaca ünlü ilüzyonist Houdini’yi bilmeyen yoktur. Kasalardan zincirlerden v.b her durumdan kaçmasıyla ünlü olan Houdini bir kaçış sanatçısı olarak da adalandırılır. Hayatını defalarca riske atmıştır. Houdini kaçış numaralarını hep büyük bir başarıyla sunmuştur. Çoğumuzun bildiği gibi 52 yaşında su altındaki bir sandıktan çıkamayarak ölmemiştir. Bir üniversite öğrencisi tarafından bıçaklanmış ve apandisti patladığı için vefat etmiştir. Houdini Budapeşte’de VII. bölgede doğmuştur. Doğduğu sokakta bir sanat galerisine bağışçıların desteği ile bu heykel yerleştirilmiştir. Heykeli görmek için giriş ücreti ödemenize gerek yok, galerinin hemen girişinde galeri açıkken görülebilir.


Konum: Houdini


BREXIT

Brexit - Kolodko
Brexit – Kolodko

Brexit’i hepimiz biliyoruz. Oyuncak ayı Teddy’i de hepimiz biliyoruz. Bu oyuncak ayı dizindeki Mr.Bean’in ortağıydı. Brexit hikayesi tam olarak böyle. Kolodko’nun bu heykeli 72 yıl boyunca İngiltere Büyükelçiliği olarak hizmet veren binanın duvarında birazcık yüksekte yer alıyor.


Konum: Teddy Bear


KULAKLAR

Kulaklık - Kolodko
Kulaklık – Kolodko

Müpa, Budapeşte’nin kültür sanat merkezi. Konserler, sergiler v.b etkinliklerin akla gelen ilk adresi. Henüz 1 hafta önce (27.03.2023) ben Ankara‘ya iş için döndüğümde Kolodko heykelini buraya yerleştirmiş. Heykel, Müpa’nın 18. yıldönümü nedeni ile yapılmış, ve çok ilginç bir özelliği var; kulaklıktan müzik geliyor. Öğrendiğim kadarı ile Müpa’da daha önce sahne alan sanatçılardan 15 tanesinin eseri bu kulaklıklarda sürekli çalıyor.


Konum: Kulaklık


Pasarét’li Çiçekçi Çift

Pasaret'li Çiçekçi Çift - Kolodko
Pasaret’li Çiçekçi Çift – Kolodko

Bu heykelde solda Aranka Teyze ve sağda Béla Amca’yı görebilirsiniz. Kim bunlar diye soracak olursanız, Heykelin bulunduğu yerde yıllarca yerel halka çiçek satmış bir çift. Artık çalışamayacak hale gelip öldüklerinde yerel halk, bu çiftin çiçek sattığı yerde onları anmaya karar veriyor ve Kolodko’dan bu çifti onurlandırmasını istiyorlar. Büyük beton bir çiçeğin üzerine 6-7 cm heykelleri halk tarafından çok seviliyor.


Konum: Pasaretli Çiçeki Çift


Vino Veritas’da

Vino Veritas - Kolodko
Vino Veritas – Kolodko

Katonai Askeri Amfitiyatrosu MS 300 yılına kadar uzanan askeri bir amfitiyatro. Orjinali Pula’da bulunan heykelin aynısını Kolodko buraya da koymuş. adına da ”In Vino Veritas’ demiş.

Eğer denk gelirseniz o dönemi yaşatacak şekilde burada gösteriler, workshoplar düzenliyorlar. Eylül- Ekim aylarında oluyor, adı da Amfifezt.


Konum: Vino Veritas’da


Bir Zamanlar Buda’da Bir Köpek Fuarı Vardı

Köpekler - Kolodko
Köpekler – Kolodko
Köpekler - Kolodko
Köpekler – Kolodko
Köpekler - Kolodko
Köpekler – Kolodko
Köpekler - Kolodko
Köpekler – Kolodko
Kral Mathias - Koldoko
Kral Mathias – Koldoko

Budapeşte’de çoğu insanın evcil hayvanı var ve parkların çoğu da hayvan dostudur. Buda tarafında bulunan bir park var ve parka girer girmez gözünüze ”Parka Köpek Sokmak yasaktır” tabelası takılıyor. Bunu gören Gerilla Heykeltıraşımız boş durmuyor ve parkın her yerine mni köpek heykelleri yerleştiriyor.. 

Köpekler dışında park meydanın orasında bulunan zemine ise bir madalyon yerleştiriyor. Madalyonda Kral Mathias var. Kral Mathias çok adaletli biri olmakla tanınıyor, hatta şöyle bir söz varmış : ” Mathias gitti adalet bitti” 


Konum: Köpekler


MESAJ

Mesaj - Kolodko
Mesaj – Kolodko
Putin  - Kolodko
Putin – Kolodko – Alıntı (www.kolodkoart.com)

Belki Yılan Adası haberlerini duymuşsunuzdur. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edişinin ilk zamanlarında iki zırhlı savaş gemisi, adada bulunan 13 askerden adayı teslim etmelerini istiyor. Bunun üzerine askerlerden biri telsizle, kayıtlara geçecek şekilde “Rus savaş gemisi, git kendini becer” şeklinde yanıt veriyor. Ada sonradan işgal edilip askerler esir düşse de, bu tavır, Ukrayna’nın direniş sembollerinden biri oluyor. Olayı temsilen bir pul bile basılıyor. Fotoğrafta bu savaş gemisi, üzerinde Putin.. ve hepsi Aziz Vlademir sembollü bir yüzük takmış dev bir orta parmağın üzerinde. Kolodko da pulda olduğu gibi hareketini çekmiş… Bu arada adayı işgale giden Moskva isimli savaş gemisi, pul tedavüle çıktıktan iki gün sonra batmış. Küfrü basan askere ne olmuş dersiniz? Ukrayna Savunma Bakanlığı’nın 29 Mart 2022 tarihli Tweet’ine göre esaretten kurtulmuş ve cesaret madalyasıyla ödüllendirilmiş…Fotoğrafta; Aziz Vlademir sembollü bir yüzük takmış dev hareket çeken bir orta parmağın üzerinde bu savaş gemisi ve üzerinde de Putin.


Konum: Putin


Kaybolan – Çalınan Kolodko Heykelleri

Heykeller malumunuz küçük, ne kadar sabitlense de ufak gereçlerle hızlıca çıkarılabilirler. Kolodko ünlü, gittikçe daha ünlü oluyor bazılar hayranlıktan bazıları geleceğe yatırım olarak görerek bu küçük güzel heykelcikleri maalesef kendilerine saklamayı seçebiliyorlar. Şu anda yerlerinde bulamayacağınız bu heykelciklerin eskiden çekilmiş alıntı fotoğraflarını aşağıda ekliyorum. Bu heykelcikleri boş yere aramayın, zira yerlerinde yoklar.

PİSUVAR

Pisuvar - Kolodko
Pisuvar – Kolodko

Kolodko’nun en eski eserlerinden biri olan Pisuvar, Şehir Parkında  Vajdahunyad Kalesi hendeğini çevreleyen duvarda bulunuyormuş eskiden. Kolodko bu heykeli, Marcel Duchamp’ın tartışmalı 1917 heykeli Çeşme’ye bir övgü olarak yapmış olsada. Bazı macarlara göre Kolodko bölgede umumi tuvalet olmamasından şikayetçiymiş, bazılarına göre ise Kolodko buranın içine etmiş.


SIMPSONS

Simpsons - Kolodko
Simpsons – Kolodko

Simpsons dizisindeki karekterleri Macar asıllı Gábor Csupó’nun çizdiğini biliyor muydunuz? Evet Kolodko bunu atlamamış ve Csupo’yu onurlandırmak için bir Simpson heykeli tasarlamış. Fakat ne yazık ki şu an yerinde yok.


USANKA

Usanka - Kolodko
Usanka – Kolodko

Yazımda Balta (AXE) hakkında yazmıştım. İşte politik sebeplerden parçalanmış bir Kolodko Heykeli.


Ejderha

Ejderha - Kolodko
Ejderha – Kolodko

Macar Televizyon dizisinden Macarların unutamadığı bir karakter.


 

Yazar: Çağlar YAVAŞOĞLU

Editör: Başar TUNÇEL  (Mareo BO Creative Agency)

10 Adımda Amerika’da Doğum

Amerika California’da doğum yapmayı düşünüyorsanız ortalama doğum maliyeti hastane, doktor, çocuk doktoru, anestezi, testler dahil, diğer tüm harcamalar hariç, normal doğum ve sezeryana bağlı olarak 10.500 – 16.000 USD arasındadır. Toplam maliyet ise ortalama olarak 25.000 – 35.000 dolar arasında olacaktır. Toplam maliyet, yeme-içme, gezme, konaklama ve araç tercihinize göre değişecektir.

Okuduğum bir çok blog’da uzun uzun anlatıldığı için konuyu kısa ve öz olarak da anlatmaya çalışacağım. Bu yazıda gerekli bilgileri, ipuçlarını ve yol haritasını bulabilirsiniz. Ortalama doğum masrafı, Ev kirası, araç ve yaşam masrafları hariç , hastaneye ve doktora ve gideceğiniz yere göre değişiklik gösterir ve ortalama 6.000 – 40.000 dolar arasındadır. Tüm masraflar dahil ortalama 20.000 – 60.000 dolar arasında bir maliyeti olacaktır.

Amerika’da Doğum için Gideceğiniz eyaleti ve şehri seçin

Gideceğiniz Eyaleti ve Şehri Seçin
Gideceğiniz Eyaleti ve Şehri Seçin

Türkiye’den direkt uçuş yapılan yerleri seçmenizde fayda var. Böylelikle yorucu bir yolculuktan kaçınabilirsiniz.

Amerika’da Doğum için seçeceğiniz Eyaletin ve özellikle Şehrin Vital Records (Nüfus dairesi) sayfasından Birth Certificate (Doğum Belgesi) veriliş sürelerini öğrenin. Yine Pasaport için teslim sürelerini öğrenin. Doğum yapacağınız Hastahane hangi şehrin sınırlarında ise çocuğunuz o şehirde doğmuş olacak ve o şehrin Vital Records (Nüfus dairesi) uygulamaları geçerli olacak.

Güvenli ve ev kiralarının daha uygun olduğu yerleri seçebilirsiniz. Ya da Turistik gezebileceğiniz ve alışveriş olanakları olan bir yeri seçebilirsiniz.

Doktorunuzu ve hastanenizi seçin

Doktorunuzu ve hastanenizi seçin
Doktorunuzu ve hastanenizi seçin

Bu ikisi ayrılmaz bir ikili, doktorunuz birden çok hastane ile anlaşmalı olabilir, ya da tek bir hastanede hizmet veriyor olabilir. Birçok siteden Doktorunuz hakkındaki yorumları okuyun, hastane hakkındaki yorumları okuyun ve ona göre karar verin. Hastane fiyatlarında son dakikada bile değişiklik olabilir. Aldığınız fiyat sözleşme imzalayana kadar kesin değildir.

Hastane ile pazarlık edin, eğer Nakit ödeyenler için hali hazırda bir paketleri varsa pazarlık etmeyebilirler, fakat herhangi bir komplikasyon durumunda kesinlikle pazarlık edin.

Doktorunuza danışarak Pediatrist ve Anestezist’inizi seçin ve fiyatlarını öğrenin. Türkiye’den ayarlamanıza gerek yok acele etmeyin.

Hastanenizin Birth Certificate (Doğum Belgesi) yol haritasını öğrenin bazı hastaneler bu belgeyi size teslim ederken bazıları Vital Records’a gönderebilir, bu da belgeyi alış sürenizi uzatabilir. Belgeyi hastane teslim etmiyorsa Vital Records’a (Nüfus dairesi) ne kadar sürede ulaştırdıklarını sorun.

Türkiye’de ki doktorunuzla bağlantıyı kesmeyin, hiç duymadığınız alışık olmadığınız bir durum olursa Türkiye’deki doktorunuza da danışın.

Doktor randevularınıza hazırlıklı gidin

Doktor randevularınıza hazırlıklı gidin
Doktor randevularınıza hazırlıklı gidin

Türkiye’deki doktorunuzdan İngilizce rapor isteyin, (alamazsanız, çeviri yaptırın)

Türkiye’deki tüm kontrol, ultrason ve testlerinizi tarih sıralamasına göre düzgün bir şekilde dosyalayın ve Amerika’daki doktorunuzun anlayacağı şekilde düzenleyin.

Doktorunuzla olan her randevuya bir sorunuz olmasa bile ya olursa diyerek sorularınızı hazırlayıp gidin. Planlanan randevular dışında bir sorunuz olursa sizden extra ücret talep edebilirler. Aynı şekilde doğumu yaptığınız hastaneden aklınıza ne gelirse sorun, doğum’dan sonra giderseniz kesinlikle ek ücret talep edilecektir.

Kalacağınız evi ayarlayın, ve araba kiralayın ya da satın alın

Kalacağınız evi ayarlayın, ve araba kiralayın ya da satın alın
Kalacağınız evi ayarlayın, ve araba kiralayın ya da satın alın

Öncelikle en fazla 1 ay için anlaşın. Çünkü gittiğinizde daha uygun ve daha güzel bir yer bulabilirsiniz. Bu konuda tanıştığınız yerel halkın size faydası olabilir. Ayarladığınız ev güvenli bir bölgede olmayabilir.

Elektrik ve su ücretlerinin dahil olup olmadığını öğrenin, değilse aylık ortalama bir rakam isteyin ve en az 1,5 katını hesaplayıp bütçenizi buna göre yapın.

Ortalama 12 hafta kalacağınızı düşünerek; 3 aylık araç kiralama, satın almaktan daha pahalıya gelecektir. Craiglist kullanarak sahibinden ya da Carmax dan daha garantili olarak araba satın alabilirsiniz. Carmax’dan alırsanız, satın aldığınız fiyattan daha düşüğe aracı satmanız kesin. Craiglist’ten aynı fiyata hatta şansınız varsa daha da pahalıya satabilirsiniz. Bu işlerden anlamam diyorsanız kiralayın. Kiralama yapacaksanız, Türkiye’den yeni tip ehliyetinizi alın, bazı firmalar eskiyi kabul etmiyor.

Satın alma durumunda aracınızı sigortalatmanız gereklidir. Bunun için gitmeden önce Emniyet Müdürlüğünden Ehliyet Sicil kaydınızı onaylı olarak alın. Bu belge sayesinde %60 lara varan indirim alabilirsiniz. AAA sigorta firması USA ehliyetiniz yoksa sigorta yapmaz boşuna gitmeyin. (State Farm’ı tercih edebilirsiniz)

Trafik kurallarına uyun varsa cezanız hemen ödeyin.

Bir sigorta şirketi ile anlaşın

Bir sigorta şirketi ile anlaşın
Bir sigorta şirketi ile anlaşın

Hamilelik ve doğum için sigorta satın alamazsınız. Ancak orada uzun süreli kalıyor olmanız, elektrik su v.b adınıza düzenlenmiş bir faturanızın olması gerekmektedir.

Medicaid – CHIP gibi programlara başvurmak için o eyalette 10 aydan fazla kalıyor olmanız ya da kalma niyetinde olmanız gerekmektedir. Beyana dayalıdır, ve yanlış beyanda bulunmak suçtur ve cezası vardır. Bu şartları taşımıyorsanız başvurmayın, daha sonra karşınıza çıkacaktır.

Amerika’da Doğum ve diğer sigorta seçenekleri hakkında İçimdeki Gezgin olarak danışmanlık hizmeti vermekteyiz.

Doğum çantanızı hazırlayın

Doğum çantanızı hazırlayın
Doğum çantanızı hazırlayın

Amerika’da Doğum çantanızı Türkiye’de ki önerilere göre değil Amerika’daki hastanenin önerilerine göre hazırlayın, genel olarak çocuk için götürdüklerinizi giydirmeyecekler (sadece fotoğraf için istisnası var) boş yere taşımayın. Gideceğiniz eyaletin hastane çıkış kurallarını öğrenin Çoğu eyalette Car Seat olmadan çocuğun hastaneden çıkması yasaktır. Car Seat edinin.

Hastaneyi tanıyın ve gidiş yolunu ezberleyin

Hastaneyi tanıyın ve gidiş yolunu ezberleyin
Hastaneyi tanıyın ve gidiş yolunu ezberleyin

Hastanenizi tanıyın, eğer doğumdan önce hastane turu varsa katılın, Hastanenin giriş çıkış ve park kurallarını öğrenin.

Hastanedeki Hasta Kayıtları bölümünden, hastane çıkışında Anne ve çocuk için kayıt dökümü isteyin.

Amerika’da Doğumun, ve sonrasında konaklamanın kaç kişilik odalarda olduğunu öğrenin.

Evinize yakın bir eczane (CVS, Wallmart v.s) belirleyin, Hastanede soracaklar ve doktorunuz yazdığı ilaçlar için belirlenen eczaneyi kullanacaksınız.

Navigasyon olsa bile, hastaneye gidiş yolunu hatta alternatif 2 rotayı iyice öğrenin. Navigasyon ana yollardan götürür, trafik varsa daha uzun sürer.

Navigasyon için cep telefonunuzda Waze ya da Google maps kullanın, paralı yolları kapattığınızdan emin olun

Amerika’da Doğum sonrası Çocuğunuzun uçak biletini ve puset rezervasyonunu almayı unutmayın

Çocuğunuzun uçak biletini ve puset rezervasyonunu almayı unutmayın
Çocuğunuzun uçak biletini ve puset rezervasyonunu almayı unutmayın

THY de Bebek yolcular ücretsiz değildir. Çocuğunuzun uçak biletini satış ofislerinden almanız gerekmektedir. Bulunduğunuz yerdeki satış ofisinin adresini öğrenin, telefon açıp iletişime geçin, gitmeden e-mail ile bileti belki alabilirsiniz.

Satış ofisinden ve THY call centerdan puset talebinizin onaylandığından emin olun. Amerika’da Doğum sonrası Uçakta size puset verilmesi sizi oldukça rahatlatacaktır.

Belgeleri her seferinde kontrol edin 

Belgeleri her seferinde kontrol edin 
Belgeleri her seferinde kontrol edin

Doktor kayıtlarında, hastane giriş kayıtlarında, Vital Records’ da ve Pasaport alımında belgeleri kontrol edin, Amerika’da Doğum sonrası çocuğunuzun adını doğru yazdıklarından emin olun.

Amerika’da Doğum sonrası Pasaport, T.C. vatandaşlığı, SSN ve diğer belgeler

Pasaport, T.C. vatandaşlığı, SSN ve diğer belgeler
Pasaport, T.C. vatandaşlığı, SSN ve diğer belgeler

SSN için başvuruyu hastane yapacaktır, siz yine de hatırlatın. SSN 3-6 hafta içinde posta ile teslim edilecektir. Beklemenize gerek yok.

Amerika’da Doğum sonrası Pasaport için birth certificate (Doğum Belgesi) gerekmektedir. Birth certificate elinize ne zaman geçerse hemen pasaport randevunuzu alın. (hatta daha önce de alabilirsiniz). 2 Hafta içinde seyahat ediyorsanız, ya da 4 hafta içinde vize almanız gerekiyorsa hızlı pasaport alabilirsiniz. *** Aynı şehirden pasaport almanıza gerek yok, hatta evinizden 90 mil uzakta bir başka merkezden pasaport talep ederseniz aynı gün teslim alabilirsiniz. Önce USA pasaportunuzu alın. Pasaport randevusuna, Anne Baba ve Çocuğun gitmesi şarttır. (Anne ya da Babadan biri gitmeyecekse noterden belge düzeltilmesi gerekir, pasaport formunda örneği var)

Türkiye’ye gelmeden vaktiniz varsa Elçilikten çocuğunuzun T.C vatandaşlığını alabilirsiniz. Birth Certificate, Evlilik Cüzdanı fotokopisi ve Anne Babanın Nüfus Cüzdanı fotokopisi götürmeniz yeterli. Türkiye’de nüfus dairesinden alacaksanız doğumdan 30 gün içinde almanız gerekiyor, yoksa günlük cezası var. (çok yüksek değil) Türkiye de; birth certificate’in noter tasdikli çevirisine ve anne ya da babanın kimliğine ihtiyacınız olacak.

T.C. vatandaşlığını Türkiye’den alacaksanız, çocuğunuz Türkiye’ye giriş vizesine ihtiyacı olacak, internetten e-vize uygulamasından 10 dk içinde alabilirsiniz.

Not:  E-mail ile çoğu kurum yazışma yapmaz, telefonla aramanız gerekir. Doktorlar kendi özel numaralarını genellikle vermez.

Lüksemburg

Eğer Lüksemburg Şehri için ayıracak sadece bir gününüz varsa, şehri bir günde kolaylıkla gezebilirsiniz. Lüksemburg’un kompakt yapısı ve görülecek yerlerin bir arada olması şehri bir günde gezmek için ideal hale getiriyor.

Lüksemburg Hakkında

Lüksemburg Büyük Dükalığı olarak da adlandırılan Lüksemburg, Fransa, Almanya ve Belçika tarafından sınırlanan küçük, tepelik bir ülke. Lüksemburg Şehri olarak adlandırılan başkent, Avrupa Birliği’nin Brüksel ve Strazburg ile birlikte üç resmi başkentinden biri. Lüksemburg, dünyanın en zengin ülkelerinden biri ve kişi başına düşen Milli Hasılat, dünyada 2. sırada. Lüksemburg’lular Fransızca, Almanca ve Lüksemburgca biliyor.

Lüksemburg çok yürünebilir bir şehir. Vaktinizin çoğunu küçük Lüksemburg kasabasında, casemates’lerde (Lüksemburg’un eski surları) ve Grund’u keşfederek geçireceksiniz.

Lüksemburg Ulaşım

Lüksemburg
Lüksemburg demiryolu köprüsü

Eğer araba ile geldiyseniz, şehir merkezinde çok sayıda park yeri var fakat hafta sonları ve tatillerde, bu park yerleri hızlı bir şekilde dolabiliyor. Araba ile geliyorsanız, buraya gelmeden önce otoparkları Google Haritalar’da işaretlemenizi öneririm, bu sayede araba kullanarak vakit kaybetmeden uygun bir park yeri bulabilirsiniz. En uygun otoparkları haritamızda işaretledim (yukarıda). Bunlar dışında şehrin biraz dışında P + R (Park and Ride) denilen ücretsiz park yerleri var, buralarda park yerinin hemen önündeki duraklardan otobüse binerek şehre gelebilirsiniz. (Otobüs; tek kullanım 2 Euro, Günlük 4 Euro)

Havaalanından şehre bir taksiye binebilirsiniz. Otobüsle gelmek isterseniz her 10 dakikada bir kalkan 16 numaralı otobüse binebilirsiniz. (tren garı ya da Rout Breck durağında inebilirsiniz)

Tren ile geliyorsanız istasyondan şehre yürüyebilir veya taksiye binebilirsiniz. Eğer yürümeyi tercih ederseniz görülecek yerlerden biri olan Viaduc Bridge (Luxemburgo-Passerelle) yi ilk durağınız yapabilirsiniz. (8dk yürüyerek)

Lüksemburg Konaklama

Lüks:

Otel Le Place d’Armes. Bu butik otelin odaları benzersiz bir şekilde dekore edilmiş. Odaların çoğu kirişli tavanlara ve şöminelere sahip. Şehir manzarasının keyfini çıkarabileceğiniz güzel bir terası vardır. Eski şehrin merkezinde yer alıyor ve her yere çok yakın.

Orta:

Park Inn by Radisson. Tren istasyonunun yakınında bulunan bu otel, trenle seyahat edenler için iyi bir tercih. Odalar geniş ve temiz, kahvaltısı iyi.

Hesaplı:

Best Western Plus Grand Hotel Victor Hugo. Eski şehre 10-15 dakikalık yürüme mesafesinde. 

Lüksemburg Gezilecek Yerler

Haritayı Nasıl Kullanacağız: Sol üst köşedeki icona tıklayarak katmanların açılmasını sağlayabilirsiniz. Katmanlardan görmek ya da gizlemek istediklerinizi seçebilirsiniz. Harita üzerindeki ikonlara tıklayarak o yer hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Harita başlığının yanındaki yıldız işaretine tıklayarak bu haritayı Google Haritalar Hesabınıza ekleyebilirsiniz. Telefonunuzdan Google Haritalar uygulamasını açıp Yerlerim sekmesinde bu haritayı bulabilirsiniz.

Önemli Not: Bir çok müze ve gezilecek yer saat 10:00 da açılmaktadır.

Not: Şehir iki katmandan oluşmaktadır, bu nedenle yokuş ya da merdiven inip çıkabilirsiniz. Ya da şehrin iki ayrı ucunda bulunan asansörleri kullanabilirsiniz. (Passerelle köprüsü çıkışında ve Eski Şehir sonunda)

Lüksemburg
Lüksemburg

Şehre Tren istasyonu tarafından geliyorsanız Passerelle Köprüsü ile başlayabilirsiniz. 2019 yazı için tadilat yapılıyor Tren istasyonu tarafından geliyorsanız sol taraftaki yürüyüş yolunu kullanamıyorsunuz ve o güzel şehir manzarasını göremiyorsunuz.

Yine de buradan baktığınızda şehrin gerçekten iki katmandan oluştuğunu görecekseniz, üst kısımda müzeler alışveriş restoranlar ve eski şehri, alt kısımda ise botanik bahçeler, kanallar ve daha çok restoran bar var.

Eski Şehrin merkezinde Place d’Armes adında bir meydan var. Genelde ortasında bulunan sahnede müzik oluyor, meydanın çevresi restoranlarla ve hediyelik eşya dükkanları ile çevrili.

Place d’Armes
Place d’Armes

Buradan 4-5 dakikalık yürüme mesafede Notre Dame Cathedral‘i var, hem dışı hem içi güzel, göz atmanızda fayda var.

Notre Dame
Notre Dame

Grand Dukes Sarayı ( Palais Gran-Ducal), Lüksemburg Büyük Dükü’nün resmi konutudur. Temmuz ortasından Ağustos sonunda kadar rehberli tur düzenleniyor, katılabilirsiniz.

Grand Dukes Palace
Grand Dukes Palace

Sarayın hemen alt sokağında Lüksemburg Şehir Tarihi Müzesi var (Musee d’Historie de la Ville) 5 Euro giriş ücreti var. Vaktiniz varsa ziyaret etmenizi öneririm.

Ulusal Sanat ve Tarih Müzesi (Musee National d’Histoire et d’Art) küçük ama keyifli bir müze. Giriş 7 Euro, fakat bazen geçici sergiler olabiliyor ve ücretsiz giriş yapılıyor.

Pfaffenthal Lift alt ve üst katmanın arasında geçi yapabileceğiniz iki ana asansörden biri. Eski şehirden kısa bir yürüyüş mesafesinde. Bu asansör ücretsiz. Ayrıca yukarıda manzarayı izleyebileceğiniz cam tabanlı ufak bir çıkıntı da var. 

Asansörden manzara
Asansörden manzara

Asansörden aşağı inip, keyifli kasaba sokaklarından Casemates du Bock‘a yürüyebilirsiniz. Burada Lüksemburg’un en güzel manzaralarından birini bulabilirsiniz. Buradaki yer altı tünelleri şehri savaşlarda savunmak için mühimmat deposu olarak kullanılmış.  Casemates’den çıkınca Chemin de la Corniche‘de yine çok keyifli bir yürüyüş yapabilir şehrin manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. 

Lüksemburg
Luxembourg

Alt katmanda yani Grund‘da eski şehirden farklı bir yapılaşma var. Kanallar, bahçeler ve kafeler içeren küçük bir köyü ziyaret ediyormuş gibi hissediyorsunuz. 

Grund
Grund

Boulevard Franklin Delano Roosevelt boyunca yürüyerek Place de la Constitution‘a ulaşabilirsiniz.   Bu, I. Dünya Savaşı sırasında ölen Lüksemburglulara atfedilmiş bir anıt ve Lüksemburg halkı için özgürlüğü simgeliyor. Buranın hemen ilerisinde yine bir balkon ve yine keyifli bir manzara sizi bekliyor. Bu noktanın altındaki vadi, güzel bir günde yürüyüşe çıkmak için harika bir yer olan Petrusse Vadisi’dir. Vadiye inmek için Adolphe Bridge‘e doğru gitmeniz gerekiyor, burada vadiye inebilirsiniz.Bu köprünün altında ayrıca bisiklet ve yaya bulunuyor.

Adolphe Bridge
Adolphe Bridge

Lüksemburg Yeme – İçme

Yukarıdaki haritada turistik ve keyifli yerleri sizin için işaretledim, fakat yerel halkın özellikle tavsiye ettiği ve gizli kalmış yerleri burada bulabilirsiniz.

Charles Sandwiches

Damak zevkinize uyacak çeşit çeşit sandviç var. Dekorasyonu çok güzel, oturup sipariş verebilir ya da paket olarak alabilirsiniz (paket daha ucuz). Ortalam fiyatları 8-10 Euro arasında. Doyurucu ve lezzetli. Hafta içi her gün akşam 4-6 arası Happy Hour, yani indirimli.

Haritada bulun.

Ci Siamo Pizza

Şehir merkezinden 10 dk uzaklıkta, dekorasyonu harika değil fakat pizzalar çok başarılı. Paket olarak da alıp götürebilirsiniz. Makarnaları, ve şarapları da gayet başarılı. Yerel halka göre şehrin en iyi pizzacısı.

Haritada bulun.

Chocolate House – Chocolate Company Bonn

Bir bardak sıcak çikolata için gidebilir ve 30 çeşit ev yapımı sıcak çikolatadan damak zevkinize uygun olanı seçebilirsiniz. Çikolata, kurabiye ve Pasta çeşitlerini saymıyorum bile. Gülümseyerek oradan çıkacağınıza eminim.

Haritada bulun.

 

Lüksemburg
Lüksemburg

 

 

Amasya

Amasya Anadolu’nun kuzeyinde, tarihi çok eskilere dayanan, hem Osmanlı döneminin hem de Cumhuriyet öncesi dönemin en gözde şehirlerinden  biri. Karadeniz turlarına eklenmesiyle son zamanlarda popularitesi artan Amasya’da sadece bir haftasonu ayırarak hem Yeşilırmak’ın keyfini sürebilirsiniz, hem de yeni bir yer görmenin, yeni keşifler yapmanın tatminini fazlasıyla yaşayabilirsiniz.

Şimdi sıra tarihiyle, kültürüyle, yemekleriyle Amasya’yı bizim gözümüzden gezmekte…

Şimdiden keyifli okumalar…

Kral Kaya Mezarları ve Hazeranlar Konağı, Amasya

Ulaşımı Nasıl Sağlayalım?

Amasya, seyahate Ankara’dan başlayacaklar için oldukça ideal uzaklıkta. Yaklaşık 4-4,5 saatlik bir araba yolculuğunun ardında bu güzel şehirdesiniz. İstanbul’dan ise Merzifon Havaalanı’na uçuşlar bulunmakta. Kısa bir uçak yolculuğunun ardından bambaşka bir dünyaya hoşgeldiniz. 🙂

Nerede Konaklayalım?

Amasya’nın en büyük alamet-i farikası elbette ki Yeşilırmak. Nehrin etrafına kurulmuş olan bu şehirde konaklama için mutlaka Yeşilırmak’ın kenarında bulunan butik otellerden tercih etmenizi tavsiye ederim. Bizim tercihimiz, hem çarşının içinde bulunan hem de Yeşilırmak’ın hemen kenarında bulunan Uluhan Otel’den yana oldu. Ancak ne yazık ki, geç karar verdiğimizden ırmak manzaralı odada kalamadık, ama sizin bu seyahatinizi daha erken planlama şansınız varsa bu odaların olup olmadığını mutlaka sorun.

Nereleri Gezelim, Görelim?

Yukarıda da belirttiğim gibi, Amasya, her dönemde gözde olan oldukça kıymetli bir şehir. Milattan önce Helenistik dönemde de, Osmanlı döneminde de, Cumhuriyet öncesi dönemde de tarih kitaplarında hep yerini almış, ancak günümüzde turistik ve kültürel açıdan ne yazık ki gereken önemi görememiş bir şehir. O nedenle, mutlaka ama mutlaka bir haftasonunuzu bu güzel kente ayırın. Şimdi geldik yazının en keyifli yerine, her dönemden izler bulabileceğimiz Amasya’da gezilecek, görülecek yerlere…

  1. Amasya Kalesi

Muhteşem Amasya manzarasını görebileceğiniz, şehre girer girmez sizi karşılayan ilk nokta Amasya Kalesi. Yüzyıllar boyu birçok ulusun egemenliği altında el değiştiren Amasya ve Amasya Kalesi, hem tarihi açıdan mutlaka görülmesi gereken yerlerden hem de enfes manzarasıyla soluklanabileceğiniz bir nokta.

Amasya Kalesi-Şehir Manzarası
  1. Kral Kaya Mezarları

Şehre girer girmez dikkatinizi çekecek ikinci nokta Yeşilırmak’ın kenarından kaleye doğru uzanan dağın üzerine dikine oyulmuş Kral Kaya Mezarları olacak. Pontus krallarına ait olan bu mezarları, sembolik bir ücret karşılığında ziyaret etmek mümkün. Ancak ne yazık ki, Anadolu’daki diğer tarihi eserlerde olduğu gibi bu kaya mezarlarına da gerekli dikkat ve özen gösterilmediğinden oldukça zarar görmüş durumda. Bu haliyle dahi görkemini yitirmeyen bu mezarlar ile kale ise gece ışıklandırıldığında ayrı bir güzelliğe bürünüyor.

  1. Amasya Arkeoloji Müzesi

Oldukça eski bir tarihe sahip Amasya ve çevresinden çıkan eserler bu müzede ziyarete açılmış. Ancak, bu müzeyi benim için esas ilginç kılan ise içinde bulunan mumya odası. Günümüze kadar oldukça iyi durumda gelen mumyaların bulunduğu bu müzeyi, müzekartınız varsa  ücretsiz gezebilirsiniz.

Amasya Müzesi
  1. II. Bayezid Külliyesi

2018 kışında ziyaret ettiğimizde restorasyon için kapalı olan bu külliye, Amasya Müzesi’nin hemen karşısında yer almakta. Amasya valisi Şehzade Ahmet tarafından babası II. Bayezid adına yaptırılan bu külliye de Yeşilırmak’ın hemen yanında güzelliğiyle yerini almakta.

  1. Milli Mücadele Müzesi

Mustafa Kemal’in kaleme aldığı, Kurtuluş mücadelesinde oldukça büyük bir öneme sahip Amasya Genelgesi’nin yazıldığı yer olan Saraydüzü Kışlası, günümüzde aslına uygun olarak yeniden yapılarak misafirlerinin ziyaretini bekliyor. İçinde o döneme ait bilgi ve belgelerin bulunduğu bu müze yine Yeşilırmak kenarında bulunmakta. Amasya’ya kadar gelmişken burayı da mutlaka gezi listesine ekleyerek, o döneme saygı duruşunda bulunmak gerek. 😉

Milli Mücadele Müzesi, Amasya
  1. Hazeranlar Konağı

Aslıda gezi listemizde bulunmayan bu konağı, Amasya evlerinin içini görebilmek için bir fırsat olarak değerlendirdik ve gezmek istedik. Yeşilırmak’a sıfır konumda bulunan bu konağa, ilk önce küçük bir avludan geçerek ulaşıyorsunuz. İçi ise bölge insanının giydiği kıyafetlerin, günlük yaşamlarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüş. Vaktiniz varsa, çarşı gezinize kısa bir mola vererek bu konağın içini de mutlaka görmenizi tavsiye ederim.

Nerelerde Yemek Yiyelim?

Amasya, kültürü ve tarihi ile olduğu kadar mutfağıyla da oldukça kıymetli bir şehir. Çok farklı ulusların yaşadığı bu kentte damak zevkinize göre yemekler bulmakta hiç zorlanmayacağınızın garantisini verebilirim.

Biz, Amasya gezimize özellikle yöresel yemeklerle başlamak istediğimizden toyga çorbasını, keşkeki ve baklalı dolmayı hemen Yeşilırmak’ın yanı başında bulunan Amesia Mutfağı’nda denedik.  Akşam ise, Amasya’yı yine yukarıdan gören Ali Kaya Restaurant’ta keyifli bir akşam yemeği yedik. Son gün ise, Tadım Döner’de lezzetli bir döner yedikten sonra Ankara’ya dönüş yoluna geçtik. Yediğimiz yemeklerin hepsi oldukça lezzetliydi, test edildi, onaylandı. 😉

Gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzel bu şehri en az bir gece kalarak mutlaka gezmelisiniz. Ortasından nehir geçen bu kentte keyifli vakit geçirmeniz dileğiyle…

Instagram: anilakinatman

Göttingen

Aşağı Saksonya’nın güneyindeki Göttingen, Leine Vadisi’nde bir üniversite kasabasıdır. Şehir hayatı, toplamda 45 nobel ödülü ile Almanyanın en başarılı üniversitelerinden biri olan ve zamanında Albert Einstein’ın da bir süre çalışmalar yapmış olduğu Göttingen Üniversitesi etrafında döner. Üniversite, 1734 yılında İngiltere Kralı II. George tarafından kurulmuş olup, Aşağı Saksonya’nın en eski üniversitesidir.

Ulaşım

En yakın hava alanı Hannover’dan ya da Frankfurttan ulaşabilirsiniz. Hannover’dan 1 saat 15 dakikada trenle (ICE) ya da 1 saat 30 dakika da özel aracınızla ulaiabilirsiniz. Franfurttan ise 1 saat 40 dakikada trenle (ICE) , ya da 2,5 saatte arabayla ulaşabilirsiniz. Sadece Göttingen’de vakit geçirmeyi planlamıyorsanız, yol üzerindeki alternatifler nedeni ile araç kiralamayı düşünebilirsiniz.

Konaklama

Göttingen de bir çok seçenek var, şehir merkezinde olan Romantik Hotel Gebhards , tam olarak merkez konumda yer alan Hotel Central  ve yine merkeze yakın olan Elegante Ferienwohnung in der Innenstadt  bizim önerilerimizdir.

Şehir içi Gezilecek Yerler

Ganseliesel (Kaz Kız)

Kaz Kız (Belediye Binası önünde)
Kaz Kız (Belediye Binası önünde)
Kaz Kız
Kaz Kız (Şehir Müzesindeki Orjinali)

Göttingen’in merkezinde eski belediye binası (Altes Rathaus) önünde bulunan heykel Art Nouveau tarzında 1901 yılında yapılmış. Heykel, güzel bir ferforje altında, elinde sepeti ve 3 tane kazı ile bir kızı tasvir ediyor. 

Fakat heykelin ünü, tarzı ya da tasviriden değil bir gelenekle bağlantılı olmasından geliyor. Heykelin yapımı bittiğinde, Göttingen Üniversitesi doktora öğrencileri mezun olduklarında heykeldeki kızı öpmeye ve sepetine de bir çiçek koymaya başlamışlar. Bu bir gelenek halini alınca heykelin bozulma ve tahrip olma riski artmaya başlamış. Bunun üzerine belediye ‘kız öpülmeyecek’ diye bir yasa çıkartmış fakat nafile. Gelenek tam gaz devam etmiş. Yasa ile sonuç alamayan belediye heykelin bire bir kopyasını yaptırıp orijinali ile yer değiştirmiş. Gelenek halen devam ediyor. Yaklaşık 120 yıldır devam eden bu gelenek neticesinde, Ganseliesel dünyada en çok öpülen kız unvanını almış.

Orjinali Stadtisches Museum Göttingen (Şehir Müzesi) de sergileniyor.

Altes Rathaus (Eski Belediye Binası)

Belediye Binası içi
Belediye Binası içi

Göttingen’in eski belediye binası, ilk olarak 1270 yılında yapılmış ve 700 yıldan fazla bir süre şehir idari merkezi olarak hizmet vermiş.

1978’de Turizm Ofisi (Toruist Info) bina içinde hizmet vermeye başlamış. Binanın ana salonu ise düğünlere ve toplantılara kiralanmış. 

Ana salonun tavanındaki kirişler 1400’lü yılların başlangıcına kadar uzanıyor, duvardaki resimler ise 1880’lerde yapılmış. Ana salonu ücretsiz olarak görebilirsiniz. 

Aziz Jacobi Kilisesi

Göttingen

1433’te tamamlanan Gotik kilise, 72 metrelik beyaz barok kubbesiyle eski şehrin en uzun yapısı. Fakat kilise ününü açıldığında 16 panelden oluşan Zebedee’nin oğlu James’in hikayesini anlatan ve açıldığında 16 panelden oluşan sunağa borçludur. Ayrıca bir restorasyon sırasında Kilisenin sütunlarında keşfedilen kırmızı geometrik şekiller ilgi çekicidir.

Göttingen Üniversitesi Eski Botanik Bahçesi

1736 yılında İsviçreli anatomist ve natürist Albrecht Von Haller tarafından kurulan, 8 sera ve açık alanda bulunan 14.000’den fazla tür ile Almanya’nın en büyük botanik koleksiyonlarından biri olan bu botanik bahçe 4,5 hektarlık bir alana kurulmuştur. Bahçenin içinde iç ve dış bölümleri birleştiren tüneller vardır.

Studentenkarzer der Universität Göttingen (Öğrenci Hapishanesi)

Öğrenci Hapishanesi
Öğrenci Hapishanesi

Üniversitenin Wilhelmsplatz 1’deki Aula binasının batı kanadı arkasında, ülkenin en iyi korunmuş öğrenci hapishanelerinden biridir. Evet doğru duydunuz öğrenci hapishanesi. 1800’lü yıllardan 1933’e kadar, itaatsizlik, sarhoşluk, alenen sigara içmek ve hatta hızlı ata binme gibi suçlardan dolayı Üniversite kurulu tarafından hapis cezası verilen öğrenciler burada tutulmuş. 

Öğrenci Hapishanesi
Öğrenci Hapishanesi

20. yüzyılda öğrenciler hapishaneden korkmak yerine burayı havalı görmeye başlamışlar ve en az bir kez buraya girmek için can atar olmuşlar.

Hücrelerin neredeyse tamamı, burada yatan öğrenciler tarafından kömür ve tebeşirle duvarlara yapılmış çizimlerden ve yazılardan oluşuyor.

Hapishane ziyaret için halka açık, fakat sadece rehberli gezi turları kapsamında görülebiliyor.

Stadtisches Museum Göttingen (Şehir Müzesi)

Şehrin son kalan soylu rezidansı olan bina, Braunschweig Şansölyesi Johann von Jageman için inşa edilmiş fakat şu an Göttingen Şehir Müzesi olarak hizmet veriyor. Burada orijinal Kaz Kızı görmeniz mümkün. Ayrıca şehrin reform sürecinden kalan bir çok eser var.  Giriş ücretsiz.

Paulinerkirche (Üniversite Kütüphanesi)

Kilise, 1304’te bir manastır olarak kurulmuş. 1341’den itibaren Saint Thomas Aquinas’ın emanetleriyle donatılmış. 

Üniversite, bu kiliseyi 18. yüzyılda akademik bir ibadet yeri ve kütüphane olarak kullanmaya başlamış. Fakat kütüphane o kadar büyümüş ki, binanın tüm bölümleri kütüphane olarak kullanılmaya başlanmış. Sonrasında bir restorasyon yapılıp 1820’de yine kütüphane ve üniversite kilisesi olarak kullanılmaya başlanmış. Fakat 2. Dünya savaşında ağır hasar almış. Yenilemesi 2000’li yıllarda tekrar yapılırken Ana kütüphane başka bir yere konumlandırılmış ve bina şu an sergi salonu, konferans salonu ve kütüphane olarak kullanılıyor.

Diğer Görülecek Yerler 

Almanya’nın en eski yarı ahşap binaları arasında yer alan ve 1273 yılına dayanan, Rote Strasse 25’teki Gotik ev’i görebilirsiniz.

19. yüzyıl mizahçı ve illüstratörü Wilhelm Busch’ın, gençliğinin büyük bir bölümünü geçirdiği su değirmeni görülebilir.

Otto von Bismarck’ın, Göttingen Üniversitesinde öğrenim gördüğü süre boyunca kaldığı evi Salı Perşembe ve cumartesi günleri ziyaret edebilirsiniz. 

Şehir dışı Gezilecek Yerler

Plesse Kalesi

Plesse Kalesi
Plesse Kalesi

Göttingen’in 10 dakika kuzeyinde, Bovenden köyü üzerinde bir tepede, 12. yüzyılda Plesse Lordunun evi olarak inşa edilmiş bir kale.

17. yüzyılda Otuz Yıl Savaşındaki bir kuşatmadan sonra kale bir harabeye dönüşmüş ve 19. yüzyılın ilk yarısında bir restorasyondan önceki 200 yıl boyunca terk edilmiş.

Restorasyonu tamamlanmış olan kalede yaz aylarında konser etkinlikleri düzenleniyor ve içinde bir restoran hizmet veriyor.

Göttingen’den araba ile 15 dakika ,185 numaralı otobüs ile 50 dakika, uzaklıkta.

Bismarckturm

Alman komutanı ve Alman İmparatoru Otto von Bismarck’ın henüz hayattayken izni ile adını alan ve 1898 de tamamlanan kule 332 metre yükseklikte ortaçağ tarzında altıgen ve dairesel yapılardan oluşuyor.

Göttingen’den araba ile 15 dakika, 72 numaralı otobüs ile 30 dakika uzaklıkta.

Einbeck – PS Speicher

P.S. Speicher Motor Müzesi
P.S. Speicher Motor Müzesi

Einbeck şehrinde bulunan P.S. Speicher adlı müze, Alman motorlarını sergileyen dünyanın en büyük Müzesi. Motor için ise sayılı büyük müzelerinden. 6 katlı olan müzede sadece Alman değil tüm dünya markalarının motorları ve arabaları sergileniyor. Oğlum Alp ile 1-2 saat vakit geçirip çıkarız diyerek gittik fakat 4 buçuk saat kaldık, henüz 1 yaşında olmasına rağmen çok eğlendi. İlginiz varsa vakit ayırıp görülmesi gereken bir yer.

P.S. Speicher Motor Müzesi
P.S. Speicher Motor Müzesi

Göttingen’den araba ile 15 dakika, 230 numaralı otobüs ve akabinde RE2 treni ile 50 dakika uzaklıkta.

P.S. Speicher Motor Müzesi
P.S. Speicher Motor Müzesi

Schloss Berlepsch

Schloss Berlepsch
Schloss Berlepsch

650 yıllık tarihi bir kale hatta şato. Berlepsch ailesi tarafından yapılmış. Etrafı elma ağaçları ile çevrili ve mevsimide giderseniz dalından koparıp yiyebilirsiniz. Müze haline getirilmiş, içinde eski tarzda bir han restoran var. Zaman zaman kılıç, ok müsabakaları, ortaçağ partileri gibi etkinlikler düzenleniyor.

Göttingen’den araba ile 30 dakika uzaklıkta. Toplu taşıma ile ulaşım yoktur.

Hann- Münden

Hann Münden
Hann Münden

600 yıldan eski olan tarihi evleri ile ünlü olan butik bir Aşağı Saksonya şehri. Oldukça keyifli bir yer. Fulda nehri kenarında. 1 saatlik bir gezi ve kahve molası için harika bir alternatif.

Göttingen’den araba ile 40 dakika, R8 treni ile 50 dakika uzaklıkta

Der Mühlenplatz

Der Mühlenplatz
Der Mühlenplatz

Almanyanın ünlü şato ve kalelerinin bire bir minyatürlerinin sergilendiği bir açık hava müzesi. Yaklaşık 15 yıl önce kurulmuş ve 12 sanatçı çalışmış. Oldukça iyi bir iş çıkartmışlar. Çocuklar için çok keyifli olabildiği gibi yetişkinler içinde ilgi çekici bir yer.

Der Mühlenplatz
Der Mühlenplatz

Göttingen’den araba ile 45 dakika uzaklıkta. Toplu taşıma ile 2-3 saati bulduğundan ve 2-3 kez taşıt değiştirmeniz gerektiğinden önermiyoruz.

Kassel – Schlosspark Wilhelmshöhe (Park)

Bergpark - Kassel
Bergpark – Kassel

Kassel şehrinde bulunan bu park dünyanın dağ yamacı üzerine kurulmuş en büyük 2. parkı, Avrupanın ise en büyük parkıdır. 150 yılda tamamlanmış ve Unesco Dünya Mirasları listesinde de kendisine yer edinmiştir. Parkın en üst noktasında Herkül anıtı vardır, bu anıt aynı zamanda Kassel’in de simgesidir. Keyifli doğa ile iç içe olan bu parkı ziyaret edecekseniz spor ayakkabınızı ve suyunuzu almayı unutmayın.

Büdingen

Büdingen
Büdingen

Çok iyi korunmuş bir ortaçağ şehri. 2 kez veba, tüm şehri kaplayn büyük bir yangın, bir çok insanın ölümüne neden olan cadı avları, 30 yıl savaşları ve yıllar süren işgaller gibi bir çok badire atlatmasına rağmen ayakta kalmayı başarmış bir şehir. Girişinde bulunan Kudüs Kapısı, şehirle aynı ismi taşıyan kalesi ve kale surları en ünlü yerleri.

Büdingen
Büdingen

Frankfurt üzerinden araba ile Göttingene ulaşmayı planlıyorsanız uğramanızı tavsiye ederiz.

Yeme – İçme

Yeme-İçme
Yeme-İçme

Almanyada Türk dönerleri herzaman favorilerimizden olmuştur, çoğu zaman Türkiyenin en ünlü dönerlerinden çok daha güzel döner bulabiliyorsunuz.

Göttingen tipik bir Alman şehri, bunun üzerine birde Göttingen’in üniversite şehri olması eklendiğinde her çeşit mutfağı ve lezzeti bulabilirsiniz. Burada çok ünlü bir yer ya da denenmesi gereken özel bir lezzet olmadığından özel bir tavsiyemiz yok.

Çernobil – Pripyat

Şimdiye kadar yaptığımız belki de en enteresan gezi ile karşınızdayım. Eşimin “hayalet şehir”lere olan özel merakı nedeniyle, Kiev gezimizin bir gününü Çernobil ve Pripyat’a ayırıyoruz. Kafamızdaki birçok soruya rağmen, merakımıza yenik düşerek bu geziyi yaptık, oldukça da keyif aldık. Güvenlikle ilgili soruların yanı sıra, gezi sırasında dikkat edilmesi gereken her türlü püf noktayı yazımızın devamında bulabilirsiniz.

Şimdi sıra, dünyanın en ilginç noktalarından Çernobil ve Pripyat’ı anlatmaya başlamakta. Şimdiden keyifli okumalar…

Pripyat

1986 yılının Nisan ayının 26’sında gece yarısı, Çernobil Nükleer Santrali’nin 4. reaktöründe yapılan deneyin başarısız olması sebebiyle çok büyük bir patlama yaşanır. O gün, sonrasında Sovyetler Birliği’nde yaşanan en büyük felaketlerden birisi olarak tarihe geçecektir. Reaktörün patlamasıyla, Pripyat’ta yaşayan binlerce insan çok kısa bir sürede, geride evlerini ve tüm eşyalarını bırakarak şehri terk etmek zorunda kalmışlardır. Pripyat, Çernobil Nükleer Santrali’nde çalışan görevliler için inşa edilmiş, zamanın oldukça ötesinde, son derece modern bir şehirdir. Ancak, bugün gezdiğinizde göreceğiniz tek şey, Nisan 1986’da zamanın durduğu, doğanın büyük oranda ele geçirdiği ve yeni yeni gezi rotası olmaya başlamış bir kent.

Patlamanın ardından yangına anında müdahale edilir. Ancak, yoğun oranda radyasyona maruz kalan kurtarma ekipleri için yangının söndürülmesi pek de kolay olmayacaktır. O dönemde yaşanan bu felaketten Sovyetler Birliği hiçbir şekilde söz etmez. Ancak, rüzgarın esiş yönü nedeniyle başta Beyaz Rusya olmak üzere Kuzey Avrupa ülkeleri bu faciadan en büyük zararı gören ülkeler olurlar. Sovyetler Birliği tarafından saklanmaya çalışılan bu faciadan, patlamadan birkaç gün sonra İsveç’te bir santralin havada aşırı derecede radyasyon tespit etmesi sayesinde tüm dünyanın haberi olur.

Şu anda ise, reaktörün üzerinin kapatılması işlemi, Avrupa ülkelerinin mali destekleriyle hala devam etmekte. Dolayısıyla, radyasyonun en yoğun olduğu, patlamanın da gerçekleştiği yer olan 4. reaktörün yanında dahi dozimetreler çok yoğun radyasyon oranı göstermemekte.

Çernobil faciasından sonra kapatılan bölgede, günümüzde az sayıda da olsa yaşayan insanlar mevcut. Hatta Çernobil Nükleer Santrali’nin bir reaktörü yakın zamana kadar faaliyetteydi. Şimdilerde ise, bu bölge Ukrayna Devleti’nin kontrolü altında turizme açılmış durumda. Ancak giriş-çıkışlar son derece sıkı bir şekilde kontrol edilmekte. Dolayısıyla, bu bölgeye sadece turlar rehberliğinde, öncesinde pasaport bilgileriniz devlete verilmek kaydıyla giriş yapabiliyorsunuz. Biz de bu nedenle, turumuz için Solo East Travel’ı tercih ettik. Detaylı bilgiye buradaki linkten ulaşabilirsiniz.

Tura Başlamadan Önce

Turu gerçekleştireceğiniz şirketin web sitesinde yer alan tüm bilgileri detaylı bir şekilde okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Zira, Kiev’de Bağımsızlık Meydanı’nda bulunan buluşma noktasında birtakım kontroller yapılarak, sözü edilen kurallara uyup uymadığınız ciddi bir şekilde denetleniyor. Bunlardan en önemlisi, pasaportunuzun mutlaka yanınızda bulunması. Pasaport bilgilerinizi tur tarihinden yaklaşık 10 gün önce mutlaka tur şirketinize gönderin. Bu bilgiler Ukrayna Devleti ile paylaşılarak, Çernobil bölgesine girişlerde maruz kalacağınız 3-4 kontrolde de uzun uzun incelenecek. Bir diğer önemli nokta ise, kıyafet. Şort, tişört gibi bacaklarınızı ve kollarınızı açıkta bırakacak kıyafetlere izin yok. O nedenle, yazın dahi olsa mutlaka uzun kollu kıyafetler tercih etmelisiniz. Burada önemli bir not, bizim gibi bahar aylarında bölgeyi ziyaret edecekseniz sivrisineklere karşı mutlaka hazırlıklı olmalısınız. Herhangi bir müdahaleye maruz kalmadıklarından ve kimi zaman ormanlık alanlarda gezeceğinizden devasa sivrisineklere maruz kalmanız kaçınılmaz. Sivrisineklerden korunmak için de yanınızda sinek kovucu spreylerden bulundurabilir ve  sineklerin sokamayacağı kalın pantolonlar (kot gibi) tercih ededebilirsiniz.

Tüm bu işlemlerden sonra hayatınızın en ilginç gezilerinden birisi için hazırsınız demektir. 🙂

Çernobil Bölgesi (Chernobyl Exclusion Zone)

Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuğun ardından ilk kontrol noktasına varıyoruz. Pasaport kontrolünün ardından ilk durağımız Zalissya Köyü. Burası zamanında ufak bir kasabayken, Çernobil faciasından sonra tam anlamıyla hayalet şehre dönüşmüş. Buradaki gezimizde o dönemden kalan bir kültür merkezini, bir arabayı, bir marketi ve bir evi geziyoruz. Hala Sovyetler ruhunu taşıyan bu bölge, buradan sonra göreceğimiz enfes yerlere ilişkin ufak bir giriş oluyor.

Zalissya Köyü

Sonraki durağımız, nükleer santrale de adını veren Çernobil. Burada hala yaşayanlar olduğunu, hatta ve hatta açık bir postanesinin olduğunu öğrenince oldukça şaşırıyoruz. Bizim gibi günübirlik değil de konaklamalı turları tercih ederseniz, kalacağınız otel de Çernobil’de bulunuyor. Turun Çernobil kısmını gezmeye başlamadan önce, kısa bir ziyaretle belki de Ukrayna’da kalan son Lenin heykelinin önünde fotoğraf molası verdikten sonra restauranta geçip Kiev’den gelen “radiation free” öğle yemeğimizi yiyoruz. Tur otobüsüne bindiğimizde öğle yemeğinde rehberimiz et mi yoksa vejetaryen yemek mi tercih edeceğimizi soruyor. Gittiğimizde yemeklerimiz hazır bir şekilde sofraya oturuyoruz, beklentimizin oldukça üstünde bir menüyle karnımızı doyurduktan sonra Çernobil’i gezmeye başlıyoruz.

Lenin Heykeli, Çernobil

Çernobil’de ilk durağımız, Wormwood Star Memorial. Patlamada yok olan köyleri isimlerinin bulunduğu tabelalarla çevrili, ayrıca tabanında Çernobil Bölgesi’ni gösteren haritanın bulunduğu bir anıt. Ardından, hala faaliyette olan İtfaiye’nin hemen yanında bulunan ve facia esnasında yangını söndürmek için çok çaba sarfeden itfaiyeciler adına yapılmış “To those who saved the world” anıtını ziyaret ediyoruz.

Bir sonraki durağımız, zamanında Rus Ağaçkakan (Russian Woodpecker) olarak adlandırılan Duga 3 radarı. Burası Sovyetler zamanında oldukça gizli tutulan ve düşman ordularının sadece basit bir radyo vericisi olarak nitelendirdiği son derece önemli bir nokta. Frekansları karıştırmak amacıyla çıkardığı seslerin ağaçkakana benzetilmesi sebebiyle “Russian Woodpecker” olarak adlandırılan bu radar, Sovyetler döneminde son derece kilit roller üstlenmiş. Şimdi ise bakıldığında sadece devasa bir demir yığınından ibaret.

Duga 3, Çernobil

Bu geziyi araştırırken karşınıza birçok kez, terkedilmiş anaokulu fotoğrafları çıkacak. Bu fotoğrafların çekildiği yer ise Kopachi Köyü. Burada sınıflarda çocukların oynadığı oyuncaklar, okuduğu kitaplar, uyuduğu yataklar hala o zamanki haliyle duruyor.

Kopachi Köyü, Çernobil

Kopachi Köyü’nü de ziyaret ettikten sonra, gezinin en çok beklenen ikinci durağına doğru yol alıyoruz; Çernobil Nükleer Santrali ve patlamanın yaşandığı Reaktör 4. Anaokulundan çıktıktan sonra nehir kenarından Nükleer Santrale doğru yaklaşırken birkaç noktada mola verip, radyasyon ölçümü yapıyoruz. Ardından, nükleer santralin ve patlamanın anısına dikilen anıt heykelin önünde de radyasyon ölçümü yapıp, bir sonraki durağımız ve gezinin, bizim için en çok beklenen durağı Pripyat’a doğru yol alıyoruz.

Çernobil Nükleer Santrali’ne yaklaşırken dozimetredeki radyasyon seviyesi 1.17
Reaktör 4, Çernobil Nükleer Santrali

Pripyat’a vardığımızda artık öğleden sonra oluyor ve otobüslerimizden ayrılarak yaklaşık 1 saatlik Pripyat gezimize başlıyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi, Pripyat, tüm olanaklarıyla, Çernobil Nükleer Santrali’nde görevli çalışanlar ve ailelerinin yaşaması için kurulmuş, gününün oldukça ilerisinde imkanlara sahip bir şehirken, kaderi bir gece değişiyor. Patlamanın ardından, sadece birkaç saat içinde içinde süpermarketiyle, hastanesiyle, okullarıyla, lunaparkıyla zaman Pripyat için Nisan 1986’da donuyor. Bizler de 30 yıl sonra bu şehri kaldığı yerde ziyaret etmek için Pripyat’a gidiyoruz.

Pripyat’ta ilk durağımız süpermarket. Süpermarket arabalarıyla, raflarıyla, kasalarıyla, tabelalarıyla olduğu gibi kalmış. Ardından kimya sınıfıyla, kitaplarıyla, sıralarıyla, tahtalarıyla okulu geziyoruz. Hastane binasına girdiğimizde ise rehberimiz, bizi kendisini çok heyecanlandıran bir odaya götüreceğini söylüyor. Biz de ilk gördüğümüzde gerçekten çok heyecanlanıyoruz, rehberimizin bizi götürdüğü oda doğum sonrası bakım ünitesi 🙂 Beşiklerin bulunduğu ve zamanın orada donup kaldığı oldukça ilginç bir yerdi. Ardından ameliyathaneyi, doğumhaneyi ziyaret ediyoruz. O yıllardan kalma notlar, cam şişeler buluyoruz.

Pripyat
Pripyat

Merakımız her şeye dokunarak o eşyaları incelememizi söylerken, aklımız ise burada sadece 30 yıl önce çok büyük bir patlama yaşandığını ve yoğun radyasyon olduğunu söyleyerek sadece uzaktan bakmamıza izin veriyordu. Bir diğer ziyaret noktamız ise, patlama yaşanmasaydı o gün açılacak olan lunaparktı. Burada çarpışan arabalar ve dönme dolapla bol bol fotoğraf çektiriyoruz. Şehrin spor salonuna gittiğimizde ise devasa bir basketbol sahası ve yüzme havuzu bizi karşılıyor.

Pripyat
Pripyat

Pripyat’ı gezdikten sonra artık Kiev’e dönüşe geçerken, rehberimiz bizi “Red Forest” olarak isimlendirilen bir alandan geçiriyor. Dozimetre bu noktada çok yüksek tondan ötmeye başlıyor ve çok kısa süreliğine yüksek dozda radyasyona maruz kalıyoruz. Bu orman, patlamanın ardından yanarak kırmızıya dönüşüyor. Ancak, günümüzde bu bölge yeniden ağaçlandırılmış olmasına rağmen radyasyon oranının yüksekliği hala dikkate değer.

Çernobil Bölgesi’nden çıkarken, turistik bir aktivite mi olduğu yoksa gerçek bir kontrol mu olduğunu tam kestiremediğimiz radyasyon kontrolu yapılıyor. Neyse ki, hepimiz bu testi başarıyla geçiyoruz. Rehberimize radyasyon çıkarsa ne yapıldığını sorduğumuzda, özel kimyasallarla kişinin ve kıyafetlerinin yıkandığını söyledi. Ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemeyiz, ben rehberimin yalancısıyım. 🙂

Bu Ziyaret Güvenli mi?

Peki, gelelim en önemli soruya. Bu sorunun cevabını, tur rezervasyonunu yaptırmadan önce günlerce araştırdım. Her ne kadar yüzde yüz tatmin edici bir cevap bulamasam da, günlük hayatta maruz kaldığımız radyasyon oranından daha fazla radyasyona maruz kalmayacağımızı tespit ettim. Tur esnasında da dozimetre ile sürekli yaptığımız ölçümlerde, olması gereken oran olan yaklaşık 0.20’lik oranın, belli noktalar dışında korkunç derecede arttığına tanık olmadım. Patlamanın gerçekleştiği reaktörün çevresinde dahi 3.50 civarında radyason oranı mevcuttu.

Belli noktalarda radyasyon oranı çok yükseliyor.

Bu konuda hazırlanan bilgilendirici videoya, bizim tercih ettiğimiz turun web sitesinin yanısıra buradaki linkten de ulaşabilirsiniz.

Gelelim nerelerde yoğun radyasyon oranının olduğuna … Rehberimiz radyasyon oranlarının arttığı noktaları, avucunun içi gibi biliyordu. Şöyle ki, Pripyat’ta nehir kenarında gezerken toprağa dozimetreyi yaklaştırmasıyla, rakamların fırlaması bir oldu. Bunun nedenini ise, patlama sonrası insanların nehirden aldıkları suyu kullandıklarını, bazı eşyalarını bu suyla yıkadıklarını ve atık suların bu noktada yoğun şekilde toprağa karışmasıyla açıkladı. Yine anaokulunun bulunduğu bölgede, bazı eşyaların toplu şekilde toprağa gömüldüğünü söyleyerek, o noktalardaki radyasyon oranını ölçtü. Sonuç yine çok yüksek oranlarda radyasyon.

Bana kalırsa, bu bölgeyi gezerken dikkat edilmesi gereken en önemli konu, kapalı kıyafetler giymek ve o bölgede toprağa, metallere kısacası hiçbir şeye dokunmamak, hiçbir şeyle doğrudan temas sağlamamak. Biz, bir işe yarar mı ya da doğrudan bir etkisi var mı bilemedik ama gezide giydiğimiz kıyafetleri atarak kendimizce içimizi bir nebze rahatlattık.

Keyifli geziler…

Instagram:anilakinatman

Kiev

Ukrayna, son dönemlerde sadece Kiev ile değil, diğer şehirleri ile de gündemde. Bunun en büyük nedeni elbette ki, dövizde yaşanan hızlı yükseliş ve vize almada yaşanan sıkıntılar. Ayrıca sadece İstanbul’dan değil, Ankara, İzmir gibi diğer illerden direkt uçuşların artmasıyla gezginler için yeni bir rota doğmuş oldu. Biz de bu kadar avantajı varken, Ankara’dan direkt ve uygun fiyata aldığımız uçak biletimizle Kiev’in yolunu tuttuk. Beklentilerimizin çok üzerinde, oldukça Batılı fakat Sovyetler ruhunu da kaybetmemiş bir şehir bulduk.

… Ve huzurlarınızda bizim gözümüzden Kiev gezi, yeme, içme rehberi…

Ulaşımı Nasıl Sağlayalım?

Bizim çıkış noktamız, yaşadığımız şehir Ankara. Ankara’dan Kiev’e hem Pegasus’un hem de Ukrayna Havayolları’nın direkt seferleri mevcut. Kiev’de iki havalimanı var. Bunlarda ilki Ukrayna Havayolları’nın kullandığı Boryspil Havaalanı; bir diğeri ise Pegasus’un uçtuğu Zhulhany Havalimanı. Pegasus’u tesadüfen tercih etmemize rağmen, aslında ne kadar doğru bir tercih yaptığımızı oraya gittiğimizde anladık. Zira Zhulhany Havalimanı, hem tercih ettiğimiz otele hem de gezi planımızdaki yerlere daha yakındı. Her iki havayolu firmasının arasında çok fazla fiyat farkı olmadığı göz önüne alındığında biletinizi alırken gezi rotanıza ve otelinize bakarak bilet tercihini yapabilirsiniz.

Şehiriçi ulaşımda ise metro kullanımı oldukça pratik ve ucuz. Üstelik Sovyet döneminden kalan birçok metro istasyonunun aslında sığınak olarak da kullanıldığını görünce bir nev’i turistik gezi de yapmış oluyorsunuz. 🙂 Bunun yanında, Kiev’e gitmeden telefonunuza mutlaka UBER’i indirin. Havaalanından otelinize giderken oldukça pratik ve uygun fiyata yolculuk yapabilirsiniz. Ayrıca gezmekten yorulduğunuzda, otele dönmek için metro yerine kullanmayı da tercih edebilirsiniz. 😉

Kiev’in metro haritasını kalacağınız otelden temin edebileceğiniz gibi, haritaya buradaki linkten de ulaşabilirsiniz.

Nerede Konaklayalım?

Bizim tercihimiz, nerede konaklayacağımıza karar veremediğimiz zamanlarda her zaman imdadımıza yetişen Ibis Otellerinden yana oldu. Kiev’de de otel rezervasyonumuzu Ibis Kiev City Center‘dan yaptırdık, otelimizden çok da memnun kaldık.

Kiev araştırmalarınız sırasında karşınıza çıkacak bir diğer alternatif de ev kiralamak. Biz Kiev’de tam olarak ne ile karşılacağımızı bilmediğimizden bu yolu tercih etmedik. Ancak, özellikle kalabalıksanız ve uygun bütçeli bir yer arıyorsanız, bu alternatifi de mutlaka değerlendirmenizi tavsiye ederim.

Nereleri Gezelim Görelim?

Kiev, Sovyet döneminin izlerini hala bünyesinde taşıyan, beklentilerin oldukça ötesinde bir şehir. Bir yandan kendinizi Avrupa’da bir şehrin sokaklarında gezer gibi hissederken, diğer yandan bir anda kendinizi Sovyet döneminde bulabiliyorsunuz.

Şimdi sıra, alışılagelmiş yerlerin yanı sıra kendi zevkimize göre birtakım eklemeler yaptığımız gezi listesinde…

1.Oleg Antonov Havacılık Müzesi

Oleg Antonov Havacılık Müzesi

Burası şehirde Sovyet dönemini en derinden hissedebileceğiniz yer desem hata etmiş olmam. Zhulhany Havaalanı’na yürüyerek yaklaşık 15-20 dk.lık mesafede bulunan bu müze, üstü açık büyük bir alanda Sovyet döneminde kalma uçakları gezebileceğiniz, özellikle havacılık meraklılarını oldukça tatmin edebilecek bir yer. Yolculuğunuzu Pegasus’la yapacaksanız, Kiev’e indikten sonra, şehir gezinize başlamadan önce burayı ziyaret edip, otelinize gidebilirsiniz.

NOT: Çok fazla eşyanız varsa biraz eziyete dönüşebilir, zira müzenin girişinde eşyalarınızı bırakabileceğiniz bir bölüm yok.

2. Çernobil Müzesi

1986 yılının Nisan ayında meydana gelen meşhur Çernobil faciasına ilişkin bilgi ve belgeleri bulabileceğiniz bu müze, şehrin kuzeyinde kalmakta.Faciaya ilişkin notlara, yazılara, fotoğraflara, facia sırasında kullanılan eşyalara bakarken aslında ne kadar büyük bir acı yaşandığının tanığı oluyorsunuz. Şehri, tarihiyle ve bir bütün olarak tanımak istiyorsanız bu müzeyi listenize dahil etmenizi tavsiye ederim.

3. Volodymyrska Tepesi ve St. Michael Katedrali

St. Michael Katedrali

Çernobil Müzesi’ni gezdikten sonra füniküler ile Kiev’in en güzel parklarından biri olan Volodymyrska Tepesi’ne çıkıyoruz. Bol oksijen eşliğinde, şahane Dinyeper Nehri manzarasıyla parkta kısa bir mola verdikten sonra, St. Michael Katedrali’ne doğru yürüyoruz. Enfes altın kubbesiyle bu katedral, Kiev’in en görkemli ibadet yerlerinden.

4. St. Sophia Katedrali

St. Michael Katedrali’nden çıktıktan sonra dümdüz ilerlediğimizde karşımızda sade güzelliğiyle St. Sophia Katedrali beliriyor. Her ne kadar St. Michael Katedrali kadar görkemli olmasa da yine sadeliği ve güzelliğiyle mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden.

5. Andrievski Yokuşu

Andrievski Yokuşu

Bu yokuş, Kiev’in pahalı restaurantlarının yanı sıra çeşitli dükkanlar ve bolca hediyelik eşya satan tezgahların bulunduğu keyifli bir cadde. Adı üstünde yokuş olması sebebiyle şiddetle bizim rotamızı takip etmenizi tavsiye ederim, zira bu caddeyi yokuş yukarı çıktıktan sonra bizim duyduğumuz sempatiyi duyamayabilirsiniz. 🙂

6. Anavatan (Motherland) ve II. Dünya Savaşı Müzesi

Anavatan (Motherland) Heykeli

Çernobil Müzesi’nden söz ederken belirttiğim gibi, bu şehri tüm tarihiyle öğrenmek istiyorsanız bir sonraki ziyaret noktanız, II. Dünya Savaşı’nı en derinden yaşamış Sovyetler’in o döneme ilişkin bilgi ve belgelerini içeren II. Dünya Savaşı Müzesi olmalı. Müze ziyaretinizden hemen önce veya sonra, aynı alan içinde bulunan ve Kiev’in en önemli simgelerinden olan Anavatan Heykeli’ni zaten göreceksiniz. Bir elinde kılıç, bir elinde üzerinde Sovyetlerin amblemi olan kalkan tutan bir kadın heykeli olan Anavatan Heykeli, II. Dünya Savaşı’nda Nazi-Sovyet savaşını yansıtan en önemli simgelerden.

II. Dünya Savaşı müzesine ilk girdiğinizde karşılaşacağınız, yakın geçmişte Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi esnasında yaşananları gösteren bir sergi alanı. Bu müdahale esnasında hayatını kaybedenlerin fotoğrafları, notları ve yine, bu müdahale esnasında Rusya tarafından zarar verilen araçlar, eşyalar da bu alanda sergilenmekte.

Ayrıca, yine Anavatan Heykeli ile Müzenin olduğu anıt alanda Sovyet dönemine ait askeri uçakların görülebileceği ufak bir bölge de var. Biz, bir gün önce Havacılık Müzesi’nde çok daha detaylılarını gördüğümüzden kısa bir tur attık, ancak Havacılık Müzesi’ni gezme fırsatınız olmazsa buraya da mutlaka bir uğrayın.

Müze ve Anavatan Heykeli hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

7. Mağaralar Manastırı

Mağaralar Manastırı

Burası içinde irili ufaklı kiliselerin bulunduğu dini bir kampüs. Bu bölgenin en önemli özelliği içinde mağaraların bulunması ve bu mağaralarda din adamlarının naaşlarının bulunuyor olması. Dolayısıyla, kampüs, bu özelliğiyle diğer kilise ve katedrallerden ayrı bir konumda. Ancak, dikkat edilmesi gereken konu, gezmeye dalıp mağaraların 16:00 olan kapanma saatini kaçırmamak. Mağaralar, kampüs içinde bulunan gezilecek kiliselerden daha uzak bir bölgede bulunduğundan, mağaraları gezmeyi gezi sonuna bırakmayın. 😉

8. Arsenalna Metro İstasyonu

Nedendir bilmem, Kiev’de beni en heyecanlandıran yer burası oldu. Bu metro istasyonu, dünyanın en derin metro istasyonu unvanına sahip. Bu kadar derin olmasının bir nedeni de, Sovyetler zamanında, gerekli olması halinde, sığınak olarak kullanılabilmesi. Kiev’de metro istasyonları bizim alıştıklarımızın aksine, bu nedenle oldukça derinlere yapılmış. Arsenalna İstasyonu ise, Kiev’de karşılaştıklarımızdan daha da derindeydi. Özellikle Anavatan Heykeli, II. Dünya Savaşı Müzesi ve Mağaralar Manastırı rotanıza bu metro istasyonu ile başlayarak burayı da görmenizi tavsiye ederim.

9. Khreschatyk Caddesi ve Bağımsızlık Meydanı

Khreschatyk Caddesi

Kiev’in en merkezi caddesi olan Khreschatyk Caddesi, etrafında birçok ünlü mağazanın olduğu, bir sürü keyifli restaurant ve pub barındıran oldukça keyifli bir cadde. Bu caddenin en önemli özelliği ise, haftasonları araç trafiğine kapanması. Dolayısıyla, Kiev geziniz haftasonuna denk geliyorsa, bu cadde ziyaretinizi mutlaka cumartesi ya da pazara denk getirerek, insanların keyifle vakit geçirdiği, sosyalleştiği bir yer haline gelmesine tanık olun.

10. Çernobil-Pripyat

Kiev gezimizin bir gününü Çernobil Nükleer Santrali, Çernobil şehri ve Pripyat’a ayırdık. Detaylı gezi rehberi için burayı tıklayabilirsiniz.

Nerelerde Yemek Yiyelim?

Kiev, yemek konusunda verimli bir şehir değil. Ancak, elbette denemesi lezzetli yemekler için gidilmesini tavsiye edeceğim birkaç mekan olacak. Fakat dediğim gibi beklentiyi çok yüksek tutmamakta fayda var.

Geleneksel yemek arayışındaysanız, özellikle Kiev tavuğu (Chicken Kiev) ve Borş Çorbası’nı tavsiye edebileceğim Pervak, mutlaka gitmeniz gereken restaurantlardan. Pervak dışında,  Khreschatyk Caddesi’nde Bağımsızlık Meydanı’na yakın Pivna Duma ve yine Andrievski Yokuşu’na yakın Happy Grill & Bar da keyifli noktalardan. Biz, bira içmek için Arena City içinde bulunan Beer House‘u tercih ettik, ancak çok keyif almadık. Son olarak, Kiev’e gitmişken, şehrin farklı noktalarında şubeleri bulunan Lviv Handmade Chocolates‘ın çikolatalarından almadan kesinlikle dönmeyin.

Şimdiden keyifli geziler…

KIEV HAKKINDA NOTLAR:

  • Müzelerde ne yazık ki İngilizce açıklama bulunmuyor. Müzelerde verimli bir şekilde gezme istiyorsanız İngilizce sesli rehberlerden edinmek şart.
  • Kiev’e giderken yanınızda mutlaka dönüş biletinizin bir çıktısını ve kalacağınız otelin rezervasyonunu bulundurun. Ülkeye giriş vizesiz ve hatta kimlikle olduğundan bu belgeleri yanınızda bulundurmanız önemli.
  • Uber kullanmayı tercih ederseniz internet paketinizin olması önemli. Ancak, onun dışında her yerde internet bağlantısı var. Havaalanında sim kart satan ufak standlar göreceksiniz, internet paketi almak isterseniz buralardan yardım isteyebilirsiniz.
  • Kiev yemeklerinde çokca dereotu kullanılıyor. Benim gibi dereotu sevmeyen biriyseniz, yemek siparişi verirken içinde dereotu olup olmadığını mutlaka sorun. 🙂
Instagram: anilakinatman

Portofino

”I found my love in Portofino” dizeleri Portofino denildiğinde hepimizin aklına gelen şarkıdır. Hatta diyebiliriz ki Portofino’yu ünlendiren, ya da ününe ün katan bu şarkıdır.

italya
Portofino

Portofino, minyatür limanını, uzun renkli evlerin sardığı şirin bir kasabadır. Hemen arkasında yeşil bitki örtüsü ile kaplı tepeler bulunmaktadır. Geçim kaynağı, ünlü olmadan önce balıkçılık olan kasaba, günümüzde lüks yatların uğrak yeri, turistlerin favorisidir. Meydanındaki yol taşlarından tutunda ara sokaklarındaki sokak lambalarına kadar bir bütünlük içinde huzurlu keyifli bir kasabadır. Lüks turizmin merkezlerinden biri olan bu butik kasabada dünyaca ünlü markaların bir çoğunu da bulabilirsiniz.

İtalya
Portofino

Portofino’ya en yakın plaj Paraggi plajıdır. Yürüyerek 10-15 dk uzaklıktadır. Şezlong kiralayabilir ya da ufak halk plajında güneşlenip denize girebilirsiniz. Ayrıca Santa Margherita Ligure ile Portofino arasında bulunan Niasca plajında da denize girebilirsiniz. Paraggi plajına göre daha doğal ve daha sakin bir plajdır.

Portofino
Paraggi Plajı

Biraz yokuş çıkmayı göze alırsanız çok keyifli bir manzarası olan Castello Brown’ı ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca marinadan Portofino Lighthouse’a çıkabilirsiniz.

Ulaşım

Portofino’ya en yakın hava alanı Genova havaalanıdır. Buradan;

  • Trenle ve arkasından otobüle (882 line) 1,5 saatte 30€ ödeyerek,
  • Otobüsle (75T) 2,5 saatte 50 € ödeyerek,
  • Taksi ile 30 dakikada 350€ ödeyerek,
  • Araçla ise 30 dakika araç kullanarak ulaşabilirsiniz.

Ayrıca La Spezia’ dan Cinque Terre rotasını takip ederek ve yol üzerinde Sestri Levante ve Rapallo’ya uğrayarak da gelebilirsiniz.

İtalya
Portofino Merkezi

Araçla gelecekseniz, Portofino’ya Rapolla tarafından girdiğinizde hemen karşıda kapalı bir otopark var, buraya park edebilirsiniz. Saati 2€.

Konaklama

Portofino’da konaklamak çok ucuz değil fakat alternatifler mevcut, fiyat olarak uygun ve limana oldukça yakın olan Sun’s Homes “Red” i tavsiye edebiliriz. Ayrıca burası otel değil dairedir. Keyifli bir konaklama deneyimi olacaktır. Daha uygun bir seçenek isterseniz Rapallo’da konaklayıp buraya günübirlik gezi ile gelebilirsiniz.

Yeme İçme

Portofino’da her damak zevkine uygun mutfak mevcut, kaldığınız süre boyunca değişik lezzetleri tadabilirsiniz. İtalyan mutfağı için Trattoria Tripoli’yi, deniz mahsülleri için Ristorante Stella’yı, akdeniz mutfağı için Taverna Del Marinaio’yu önerebiliriz.

İtalya
Portofino

Cinque Terre

Cinque Terre Liguria bölgesinde yer alan 5 köyün toplu olarak adıdır. Zaten Cinque Terre Türkçe 5 köy demektir. Zamanla 6. köy, 7. köy vs. diye bu bölgedeki diğer köylerde listeye turistler tarafından eklense de aslen 5 köyden oluşur. Bu köyler 12. yüzyıl civarlarında kurulmuştur ve şu an İtalya’da Milli Park statüsündedir, ayrıca UNESCO Dünya mirasları listesinde yer alır.

Köylerimiz güneyden kuzeye doğru sırasıyla;

Cinque Terre
Riomaggiore
Cinque Terre
Manarolla
Cinque Terre
Corniglia
Vernazza
Cinque Terre
Monterosso Al Mare

Kaç Gün

Bu köyleri sindire sindire gezmek istiyorsanız ve denize de gireriz diyorsanız; en az 4 gün, biz biraz daha hızlı görelim ama keyif de alalım diyorsanız 3 gün, sadece dolaşıp fotoğraf çekeceğiz belki yarım gün denize gireriz yeter bize diyorsanız 2 gün ayırmanız gerekecektir.

Konaklama

Cinque Terre dünyaca ünlü bir yer ve her daim turistlerle dolu. Bu nedenle köylerde konaklama ucuz değil. Yüksek sezonlarda yer bulmakta zorlanabilirsiniz. Ama köylerde konaklamak istiyorsanız önerimiz Monterosso Al Mare‘dir. Otel olarak; Hotel 5 Terre ye göz atabilirsiniz. Bölgede hem uygun fiyatlı hemde yeri güzel olan bir otel. Alternatifi; La Spezia’da konaklamak ve Cinque Terre’ye günübirlik turlar düzenlemek. Casa Di Simone fiyat açısından ve tren istasyonuna yakınlığı açısından önerebileceğimiz bir otel. La Spezia’dan Cinque Terre’ye arabanızla ya da trenle çok hızlı ulaşabilirsiniz. En fazla 40 dk (Monterosso Al Mare) sürecektir. Ayrıca buradan Lerici, Pisa, Floransa gibi yerlere daha yakın olacaksınız. Köylerin çoğuna araçla girmek yasaktır bilginize.

Ulaşım

En hızlı ve kısa ulaşım yolu Uçakla Pisa‘ya gidip ordan Cinque Terre’ye ulaşmak (Araç, Tren ya da otobüs).

Eğer köylerden birinde konaklayacaksanız ihtiyacınıza göre Cinque Terre Pass alıp Trenle köyler arasında gezebilirsiniz.

La Spezia’da konaklayacaksanız yine Cinque Terre Pass alabilirsiniz ya da araç kullanarak ulaşabilirsiniz. Araç kullanmayı tercih edecekseniz yolların virajlı ve dar (ama düzgün ve asfalt) olduğunu göz önüne alın, fakat muhteşem bir manzara sizi bekliyor olacak.

Motor kullanmayı düşünürseniz en iyi seçeneklerden biri olacaktır.

Cinque Terre Pass : Bu bilet size seçeceğiniz opsiyona göre sınırsız tren kullanımı ve patika yollara giriş hakkı veriyor. Buradan saatleri ve fiayatları görebilirsiniz.

Ayrıca feribotta kayda değer bir seçenek Portovenere den ( La Spezia ya 15 dk) kalkan freibotları kullanabilirsiniz. Tren gibi günlük pass alabilir ve sınırsız kullanabilirsiniz ya da tek yöne bilet alıp dilediğiniz güzergahta seyahat edebilirsiniz. Daha detaylı bilgi ve fiyatları buradan öğrenebilirsiniz.

Tavsiyemiz; Tren kulanmanız fakat en az bir kez de feribotu denemeniz olacaktır. Feribot sırası bunaltıcı olabiliyor. Araç için park ücretleri saati 1,5 eurodan başlıyor.

Patikalar & Trekking

Cinque Terre köylerin arasındaki patika yolları ve trekking rotaları ile ünlü bir yer. Deniz kenarından, doğanın içinde, bağların arasında keyifli rotalar sizi bekliyor.

Bu rotalardan en bilineni Riomaggiore ve Manarolla arasındaki Via Del Amore yani Aşk yolu. Aşağıda ana rotaların yürüyüş ve trenle ne kadar süreceğini gösteren ufak bir tablo hazırladık.

Cinque Terre
Köyler arası mesafe ve ulaşım

Yeme İçme

Cinque Terre’nin; deniz mahsülleri, şarabı, dilim pizzaları ve dondurması meşhurdur. Köylerin sayfalarında yeme içme tavsiyelerimizi bulabilirsiniz.

Öneriler

  • Kalabalıktan kaçınmak için yüksek sezonda gitmemeye özen gösterin.
  • Trenle La Spezia dan çıkacaksanız sabah erken saatlerde çıkmaya gayret edin ( Kalabalık)
  • Araba ile gidecekseniz en az iki şehre trenle gidin, Monterosso Al Mare park açısından daha rahat ve park yeri merkezde, diğer köylerde park yeri uzak.
  • Yolu korumak adına Aşk Yolu yüksek sezonda kapalı olabiliyor.
  • Deniz gittiğiniz köylerde sizi cezbedecek hazırlıklı olun.

Bebekle Cinque Terre

Bebekle Cinque Terre biraz zorlu olabilir. Manarolla ve Riomaggiore’de bebek arabası sıkıntı yaratabilir ama mücadele ederim derseniz kullanılmayacak gibi değil. Biz bu iki köyde kanguru kullandık, biraz yorucu oldu ama bir problem yaşamadık. En rahat ettiğimiz yer Monterosso Al Mare oldu. Corniglia ve Vernazza da bebek arabası ile yokuş çıkmak durumunda kaldık. Genel olarak; 2 yaşına kadar biraz zorlu, daha sonraki yaşlarda daha kolay olacaktır diyebiliriz. Bebeğinizi güneşten korumanız, iyi bir şapka ve güneş kremi sürmenizi öneririz. Birde yeriniz varsa ufak bir şemsiye güneşten korumak için çok faydalı olacaktır (Sıra beklerken çok faydalı). Yanınızda zaten suyu yemeği olacaktır. Bebekle Gezmek Yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

Riomaggiore

Riomaggiore Cinque Terre denilince çoğu insanın aklına gelen ilk yer. Fotoğrafları ile Cinque Terre’yi ünlendirdiğini bile söyleyebiliriz. Bölgeyi ziyaret edenlere göre 5 köyden en romantiği.

Cinque Terre
Riomaggiore

Ana caddesi olan Via Colombo üzerinde restoranları barları ve Cinque Terreye özgü evleri var. Fakat eskiden bu caddeden Rivus Mayer isimli bir nehir akmaktaymış. Bu bölgedeki renkli evlere ise Case Torri deniliyor.

Via Colombo

Denize girmek için pek uygun bir köy değil ama köyde Fassola Beach isimli güzel bir plaj var (Spiaggia di fassola). Kıyıdan denize doğru baktığınızda sol taraftaki merdivenlerden çıkarak ulaşabilirsiniz. Eğer feribotla gelecekseniz plaja yakın bir indirme noktasında ineceksiniz. İstasyondan çıktığınızda ise yine denize bakarak sol tarafatan ulaşabilirsiniz.

Riomaggiore

Köyün doğusunda Torre Guardiola isminde bir botanik bahçe var. Hem manzarasının keyfini çıkarabilir, hem yörenin bitki örtüsünü görebilir, hem de ilginiz varsa bölgedeki çoğu kuşu burada gözlemleyebilirsiniz. Yalnız biraz uzak. Fossola Plajının kenarından bir patika ile ulaşabilirsiniz.

Ulaşım

Trenle, feribotla ve araçla ulaşım mümkün. Fakat aracınızla gelecekseniz biraz uzağa park etmek zorundasınız. Ayrıca yüksek sezonda park yeri bulmakta da zorlanabilirsiniz.

Manarolla‘dan ise Via Del Amore (Aşıklar yolu) patikasını kullanarak yüreyerek gelebilirsiniz. Fakat bu yol yüksek sezonda kapalı olabilir. Hem yolu korumak hem de buradan geçen insanları korumak adına böyle bir uygulama var.

Konaklama

Köyde hotel, hostel ve airbnb evleri gibi çeşitli konaklama imkanları var. Otel olarak denizin hemen yanına nispeten uygun fiyatlı olan Alla Marina Affittacamere yi önerebiliriz. Fakat araçla gelecekseniz biraz uzağa parketmeniz gerkecek. Cinque Terre sayfamızdaki konaklama önerilerini de okumanızı tavsiye ederiz.

Yeme İçme

Mamma Mia dan külahta kızarmış deniz mahsülleri alabilirsiniz. Bizim çekirdek külahları gibi kağıt külaha seçeceğiniz deniz mahsüllerini alıp elinizde yiyerek gezebilirsiniz.

Dav Cila Restoranında deniz mahsülleri yiyebilirsiniz. Özellikle soğuk meze ve beyaz şarap deneyebilirsiniz. Elma ve Limonlu Tuna balığı ve Limonla marine edilmiş ançüez restoranın ünlü yemekleridir.

İtalyan mutfağı için La Lampara’yı, Şarap ve Fastfood için La Conchiglia’yı deneyebilirsiniz.

Ayrıca La Lanterna’da ”tegame di acciughe alla vernazzana” deneyebilirsiniz. Bu bölgenin spesyalidir. Fırınlanmış Ançuez, patates otlar ve taze domatesle yapılır.

Riomaggiore
tegame di acciughe alla vernazzana