Çernobil – Pripyat

Şimdiye kadar yaptığımız belki de en enteresan gezi ile karşınızdayım. Eşimin “hayalet şehir”lere olan özel merakı nedeniyle, Kiev gezimizin bir gününü Çernobil ve Pripyat’a ayırıyoruz. Kafamızdaki birçok soruya rağmen, merakımıza yenik düşerek bu geziyi yaptık, oldukça da keyif aldık. Güvenlikle ilgili soruların yanı sıra, gezi sırasında dikkat edilmesi gereken her türlü püf noktayı yazımızın devamında bulabilirsiniz.

Şimdi sıra, dünyanın en ilginç noktalarından Çernobil ve Pripyat’ı anlatmaya başlamakta. Şimdiden keyifli okumalar…

Pripyat

1986 yılının Nisan ayının 26’sında gece yarısı, Çernobil Nükleer Santrali’nin 4. reaktöründe yapılan deneyin başarısız olması sebebiyle çok büyük bir patlama yaşanır. O gün, sonrasında Sovyetler Birliği’nde yaşanan en büyük felaketlerden birisi olarak tarihe geçecektir. Reaktörün patlamasıyla, Pripyat’ta yaşayan binlerce insan çok kısa bir sürede, geride evlerini ve tüm eşyalarını bırakarak şehri terk etmek zorunda kalmışlardır. Pripyat, Çernobil Nükleer Santrali’nde çalışan görevliler için inşa edilmiş, zamanın oldukça ötesinde, son derece modern bir şehirdir. Ancak, bugün gezdiğinizde göreceğiniz tek şey, Nisan 1986’da zamanın durduğu, doğanın büyük oranda ele geçirdiği ve yeni yeni gezi rotası olmaya başlamış bir kent.

Patlamanın ardından yangına anında müdahale edilir. Ancak, yoğun oranda radyasyona maruz kalan kurtarma ekipleri için yangının söndürülmesi pek de kolay olmayacaktır. O dönemde yaşanan bu felaketten Sovyetler Birliği hiçbir şekilde söz etmez. Ancak, rüzgarın esiş yönü nedeniyle başta Beyaz Rusya olmak üzere Kuzey Avrupa ülkeleri bu faciadan en büyük zararı gören ülkeler olurlar. Sovyetler Birliği tarafından saklanmaya çalışılan bu faciadan, patlamadan birkaç gün sonra İsveç’te bir santralin havada aşırı derecede radyasyon tespit etmesi sayesinde tüm dünyanın haberi olur.

Şu anda ise, reaktörün üzerinin kapatılması işlemi, Avrupa ülkelerinin mali destekleriyle hala devam etmekte. Dolayısıyla, radyasyonun en yoğun olduğu, patlamanın da gerçekleştiği yer olan 4. reaktörün yanında dahi dozimetreler çok yoğun radyasyon oranı göstermemekte.

Çernobil faciasından sonra kapatılan bölgede, günümüzde az sayıda da olsa yaşayan insanlar mevcut. Hatta Çernobil Nükleer Santrali’nin bir reaktörü yakın zamana kadar faaliyetteydi. Şimdilerde ise, bu bölge Ukrayna Devleti’nin kontrolü altında turizme açılmış durumda. Ancak giriş-çıkışlar son derece sıkı bir şekilde kontrol edilmekte. Dolayısıyla, bu bölgeye sadece turlar rehberliğinde, öncesinde pasaport bilgileriniz devlete verilmek kaydıyla giriş yapabiliyorsunuz. Biz de bu nedenle, turumuz için Solo East Travel’ı tercih ettik. Detaylı bilgiye buradaki linkten ulaşabilirsiniz.

Tura Başlamadan Önce

Turu gerçekleştireceğiniz şirketin web sitesinde yer alan tüm bilgileri detaylı bir şekilde okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Zira, Kiev’de Bağımsızlık Meydanı’nda bulunan buluşma noktasında birtakım kontroller yapılarak, sözü edilen kurallara uyup uymadığınız ciddi bir şekilde denetleniyor. Bunlardan en önemlisi, pasaportunuzun mutlaka yanınızda bulunması. Pasaport bilgilerinizi tur tarihinden yaklaşık 10 gün önce mutlaka tur şirketinize gönderin. Bu bilgiler Ukrayna Devleti ile paylaşılarak, Çernobil bölgesine girişlerde maruz kalacağınız 3-4 kontrolde de uzun uzun incelenecek. Bir diğer önemli nokta ise, kıyafet. Şort, tişört gibi bacaklarınızı ve kollarınızı açıkta bırakacak kıyafetlere izin yok. O nedenle, yazın dahi olsa mutlaka uzun kollu kıyafetler tercih etmelisiniz. Burada önemli bir not, bizim gibi bahar aylarında bölgeyi ziyaret edecekseniz sivrisineklere karşı mutlaka hazırlıklı olmalısınız. Herhangi bir müdahaleye maruz kalmadıklarından ve kimi zaman ormanlık alanlarda gezeceğinizden devasa sivrisineklere maruz kalmanız kaçınılmaz. Sivrisineklerden korunmak için de yanınızda sinek kovucu spreylerden bulundurabilir ve  sineklerin sokamayacağı kalın pantolonlar (kot gibi) tercih ededebilirsiniz.

Tüm bu işlemlerden sonra hayatınızın en ilginç gezilerinden birisi için hazırsınız demektir. 🙂

Çernobil Bölgesi (Chernobyl Exclusion Zone)

Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuğun ardından ilk kontrol noktasına varıyoruz. Pasaport kontrolünün ardından ilk durağımız Zalissya Köyü. Burası zamanında ufak bir kasabayken, Çernobil faciasından sonra tam anlamıyla hayalet şehre dönüşmüş. Buradaki gezimizde o dönemden kalan bir kültür merkezini, bir arabayı, bir marketi ve bir evi geziyoruz. Hala Sovyetler ruhunu taşıyan bu bölge, buradan sonra göreceğimiz enfes yerlere ilişkin ufak bir giriş oluyor.

Zalissya Köyü

Sonraki durağımız, nükleer santrale de adını veren Çernobil. Burada hala yaşayanlar olduğunu, hatta ve hatta açık bir postanesinin olduğunu öğrenince oldukça şaşırıyoruz. Bizim gibi günübirlik değil de konaklamalı turları tercih ederseniz, kalacağınız otel de Çernobil’de bulunuyor. Turun Çernobil kısmını gezmeye başlamadan önce, kısa bir ziyaretle belki de Ukrayna’da kalan son Lenin heykelinin önünde fotoğraf molası verdikten sonra restauranta geçip Kiev’den gelen “radiation free” öğle yemeğimizi yiyoruz. Tur otobüsüne bindiğimizde öğle yemeğinde rehberimiz et mi yoksa vejetaryen yemek mi tercih edeceğimizi soruyor. Gittiğimizde yemeklerimiz hazır bir şekilde sofraya oturuyoruz, beklentimizin oldukça üstünde bir menüyle karnımızı doyurduktan sonra Çernobil’i gezmeye başlıyoruz.

Lenin Heykeli, Çernobil

Çernobil’de ilk durağımız, Wormwood Star Memorial. Patlamada yok olan köyleri isimlerinin bulunduğu tabelalarla çevrili, ayrıca tabanında Çernobil Bölgesi’ni gösteren haritanın bulunduğu bir anıt. Ardından, hala faaliyette olan İtfaiye’nin hemen yanında bulunan ve facia esnasında yangını söndürmek için çok çaba sarfeden itfaiyeciler adına yapılmış “To those who saved the world” anıtını ziyaret ediyoruz.

Bir sonraki durağımız, zamanında Rus Ağaçkakan (Russian Woodpecker) olarak adlandırılan Duga 3 radarı. Burası Sovyetler zamanında oldukça gizli tutulan ve düşman ordularının sadece basit bir radyo vericisi olarak nitelendirdiği son derece önemli bir nokta. Frekansları karıştırmak amacıyla çıkardığı seslerin ağaçkakana benzetilmesi sebebiyle “Russian Woodpecker” olarak adlandırılan bu radar, Sovyetler döneminde son derece kilit roller üstlenmiş. Şimdi ise bakıldığında sadece devasa bir demir yığınından ibaret.

Duga 3, Çernobil

Bu geziyi araştırırken karşınıza birçok kez, terkedilmiş anaokulu fotoğrafları çıkacak. Bu fotoğrafların çekildiği yer ise Kopachi Köyü. Burada sınıflarda çocukların oynadığı oyuncaklar, okuduğu kitaplar, uyuduğu yataklar hala o zamanki haliyle duruyor.

Kopachi Köyü, Çernobil

Kopachi Köyü’nü de ziyaret ettikten sonra, gezinin en çok beklenen ikinci durağına doğru yol alıyoruz; Çernobil Nükleer Santrali ve patlamanın yaşandığı Reaktör 4. Anaokulundan çıktıktan sonra nehir kenarından Nükleer Santrale doğru yaklaşırken birkaç noktada mola verip, radyasyon ölçümü yapıyoruz. Ardından, nükleer santralin ve patlamanın anısına dikilen anıt heykelin önünde de radyasyon ölçümü yapıp, bir sonraki durağımız ve gezinin, bizim için en çok beklenen durağı Pripyat’a doğru yol alıyoruz.

Çernobil Nükleer Santrali’ne yaklaşırken dozimetredeki radyasyon seviyesi 1.17
Reaktör 4, Çernobil Nükleer Santrali

Pripyat’a vardığımızda artık öğleden sonra oluyor ve otobüslerimizden ayrılarak yaklaşık 1 saatlik Pripyat gezimize başlıyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi, Pripyat, tüm olanaklarıyla, Çernobil Nükleer Santrali’nde görevli çalışanlar ve ailelerinin yaşaması için kurulmuş, gününün oldukça ilerisinde imkanlara sahip bir şehirken, kaderi bir gece değişiyor. Patlamanın ardından, sadece birkaç saat içinde içinde süpermarketiyle, hastanesiyle, okullarıyla, lunaparkıyla zaman Pripyat için Nisan 1986’da donuyor. Bizler de 30 yıl sonra bu şehri kaldığı yerde ziyaret etmek için Pripyat’a gidiyoruz.

Pripyat’ta ilk durağımız süpermarket. Süpermarket arabalarıyla, raflarıyla, kasalarıyla, tabelalarıyla olduğu gibi kalmış. Ardından kimya sınıfıyla, kitaplarıyla, sıralarıyla, tahtalarıyla okulu geziyoruz. Hastane binasına girdiğimizde ise rehberimiz, bizi kendisini çok heyecanlandıran bir odaya götüreceğini söylüyor. Biz de ilk gördüğümüzde gerçekten çok heyecanlanıyoruz, rehberimizin bizi götürdüğü oda doğum sonrası bakım ünitesi 🙂 Beşiklerin bulunduğu ve zamanın orada donup kaldığı oldukça ilginç bir yerdi. Ardından ameliyathaneyi, doğumhaneyi ziyaret ediyoruz. O yıllardan kalma notlar, cam şişeler buluyoruz.

Pripyat
Pripyat

Merakımız her şeye dokunarak o eşyaları incelememizi söylerken, aklımız ise burada sadece 30 yıl önce çok büyük bir patlama yaşandığını ve yoğun radyasyon olduğunu söyleyerek sadece uzaktan bakmamıza izin veriyordu. Bir diğer ziyaret noktamız ise, patlama yaşanmasaydı o gün açılacak olan lunaparktı. Burada çarpışan arabalar ve dönme dolapla bol bol fotoğraf çektiriyoruz. Şehrin spor salonuna gittiğimizde ise devasa bir basketbol sahası ve yüzme havuzu bizi karşılıyor.

Pripyat
Pripyat

Pripyat’ı gezdikten sonra artık Kiev’e dönüşe geçerken, rehberimiz bizi “Red Forest” olarak isimlendirilen bir alandan geçiriyor. Dozimetre bu noktada çok yüksek tondan ötmeye başlıyor ve çok kısa süreliğine yüksek dozda radyasyona maruz kalıyoruz. Bu orman, patlamanın ardından yanarak kırmızıya dönüşüyor. Ancak, günümüzde bu bölge yeniden ağaçlandırılmış olmasına rağmen radyasyon oranının yüksekliği hala dikkate değer.

Çernobil Bölgesi’nden çıkarken, turistik bir aktivite mi olduğu yoksa gerçek bir kontrol mu olduğunu tam kestiremediğimiz radyasyon kontrolu yapılıyor. Neyse ki, hepimiz bu testi başarıyla geçiyoruz. Rehberimize radyasyon çıkarsa ne yapıldığını sorduğumuzda, özel kimyasallarla kişinin ve kıyafetlerinin yıkandığını söyledi. Ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemeyiz, ben rehberimin yalancısıyım. 🙂

Bu Ziyaret Güvenli mi?

Peki, gelelim en önemli soruya. Bu sorunun cevabını, tur rezervasyonunu yaptırmadan önce günlerce araştırdım. Her ne kadar yüzde yüz tatmin edici bir cevap bulamasam da, günlük hayatta maruz kaldığımız radyasyon oranından daha fazla radyasyona maruz kalmayacağımızı tespit ettim. Tur esnasında da dozimetre ile sürekli yaptığımız ölçümlerde, olması gereken oran olan yaklaşık 0.20’lik oranın, belli noktalar dışında korkunç derecede arttığına tanık olmadım. Patlamanın gerçekleştiği reaktörün çevresinde dahi 3.50 civarında radyason oranı mevcuttu.

Belli noktalarda radyasyon oranı çok yükseliyor.

Bu konuda hazırlanan bilgilendirici videoya, bizim tercih ettiğimiz turun web sitesinin yanısıra buradaki linkten de ulaşabilirsiniz.

Gelelim nerelerde yoğun radyasyon oranının olduğuna … Rehberimiz radyasyon oranlarının arttığı noktaları, avucunun içi gibi biliyordu. Şöyle ki, Pripyat’ta nehir kenarında gezerken toprağa dozimetreyi yaklaştırmasıyla, rakamların fırlaması bir oldu. Bunun nedenini ise, patlama sonrası insanların nehirden aldıkları suyu kullandıklarını, bazı eşyalarını bu suyla yıkadıklarını ve atık suların bu noktada yoğun şekilde toprağa karışmasıyla açıkladı. Yine anaokulunun bulunduğu bölgede, bazı eşyaların toplu şekilde toprağa gömüldüğünü söyleyerek, o noktalardaki radyasyon oranını ölçtü. Sonuç yine çok yüksek oranlarda radyasyon.

Bana kalırsa, bu bölgeyi gezerken dikkat edilmesi gereken en önemli konu, kapalı kıyafetler giymek ve o bölgede toprağa, metallere kısacası hiçbir şeye dokunmamak, hiçbir şeyle doğrudan temas sağlamamak. Biz, bir işe yarar mı ya da doğrudan bir etkisi var mı bilemedik ama gezide giydiğimiz kıyafetleri atarak kendimizce içimizi bir nebze rahatlattık.

Keyifli geziler…

Instagram:anilakinatman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Tarih:

İlginizi Çekebilir
Related