İsrail gezimizin 3.gününde ikinci durağımız “batılmayan deniz” Ölü Deniz’di. Burası İsrail’e gelip de görülmeden geçilmemesi gereken bir durak. Biz Kudüs’ten kiralıdığımız arabayla gitmeyi tercih ettik. Yolculuk 1-1,5 saat arası sürdü. Yol ve yolculuk oldukça rahattı, ancak yol boyunca ilgi çekici bir yerde yoktu. İlgi çekici tek şey otoyolun bazı noktalarında İsrail tarafından Filistinlilerden ayrılmak için iki taraflı örülmüş ünlü duvarlardı. Ayrıca yol boyunca bir kontrol noktası dışında da hiç bir durakla karşılaşmadık ki onda da bizi durdurmadılar bile. Ölü Deniz’e ulaştığımızda çorak bir coğrafya ve sıcak bir havayla karşılaştık. Ölü Deniz’de yol boyunca girilecek bir kaç farklı nokta ve plaj var. Bunların içinde halk plajı olanlar dışında ücretli Spa ve otel tesisleri de mevcuttu. Biz duş ve soyunma odası tercih ettiğimiz için Ein Gedi Spa tesisini kullandık. Günlük giriş, yemekli (150 NİS) ve yemeksiz (95 NİS) olmak üzere iki opsiyonlu, ancak yemekleri pek başarılı değil. Burası dışında öncesinde Mineral Beach ve sonrasındaki Ein Bokek plajları denenebilir. Ölü Deniz’de ilgili plaj bilgileri için aşağıdaki harita incelenebilir.
- Ölü Deniz ( Lut Gölü)
Ölü Deniz’i ilgi çekici hale getiren altı özelliğinden bahsetmek gerekir. Birincisi elbette tuz oranı açısından dünyanın 4. gölü olması. İkincisi, tuz oranı dolayısıyla suya batmıyor olmanız. Üçüncüsü gölün tabanının tuzdan kalın bir katmanla kaplı olması (bu nedenle ayağınızı kesmemesi için yanınızda deniz ayakkabısı götürebilirsiniz). Beşincisi, içeriğindeki tuz ve mineraller dolayısyla buranın suyunun, çamurunun ve kaplıcalarının ünlü olması. Bu nedenle, suya girmeden ve çamur banyosu yapmadan burayı atlamayınız. İsteyenler için her yerde ölü deniz bakım ürünleri, kremleri ve çamurları satılmakta. Altıncı özelliği ise buranın deniz seviyesinin 400 metre altında olması. Yol boyunca inişinizi gösteren -100,-200, -400 yazıları sizi karşılıyor zaten. Ölü Deniz adını, çevresinde hiç bir yaşama izin vermemesinden alıyor. Antik zamanlarda isminin Tuzlu Deniz olarak da anıldığı biliniyor.
Eski çağlarda bu çevrede önemli yerleşimlerin olduğu biliniyor. Bunlar içinde en önemlisi Masada kalesi ve Milli Parkı. Ölü Deniz yolu üstünde batıda, Ein Gedi ile Ein Bokek arasında kalıyor. Masada yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş ve asıl ününü M.S. 70 yıllarında Romalıların Kudüs ve çevresini işgal ettiğinde Yahudilerin son direndikleri kale olmasından alıyor. Bu direnişin üç sene sürdüğü ve düşeceği anlaşıldığında buradaki 967 Yahudi’nin köle olmamak için intihar ettiğine inanılıyor. Hatta intihar edenlerin tüm eşyalarını yakarken açlıktan öldükleri düşünülmesim diye yiyeceklerini geride bıraktıkları söyleniyor. Masada efsanesi aslında İsrail’in bir kahramanlık hikayesi ve buraya çok önem veriyorlar. İsrail’in bir daha yenilmeyeceğini simgelemesi açısından da ” Masada bir daha düşmeyecek” mottosunu kullanıyorlar. Nitekim Bush İsrail ziyaretinde burayı ziyaret ederek ünlü İsrail konuşmasını yapıyor. Bu nedenle de buranın yenilenmesi ve tanıtımına önem verdikleri görülüyor. İsrail geriye pek bir şey kalmamış kalıntıları yenileyerek eski haline getiriyor. Masada kalesine çıkmak için teleferik ya da patika yolu tercih edebilirsiniz. Ancak önerimiz hem yolun uzunluğu hem de hava sıcaklığı dolayısyla teleferik. Üstelik çıkarken de inerken de manzara harika. Bu arada giriş ve teleferik ücretli. Çıkışta yemek yiyip Ölü Deniz ürünleriyle hediyeşik eşyalar satılan bir alış veriş kompleksi de sizi bekliyor.